Zumbul

Zumbul
En Seçkin, En Kaliteli, En Ucuz Satranç Ürünleri

18 Ekim 2014 Cumartesi

Satrançta Kişiye Göre Hukuk!

Ülkemizde Hukuk sisteminin ne hale geldiğini biliyoruz. Başbakanı, Dışişleri Başkanını dinleme kararını talep eden savcılar, kararı alan yargıçlar, teröristi tanık yapıp Genelkurmay Başkanını sanık ve terörist durumuna sokan davalar vesaire. 

Geçenlerde, bir araştırma okudum, ülkemizde hukuk sistemine güvenenlerin oranı gittikçe düşüyor, hukuk sistemimiz maalesef yerlerde sürünüyor. Hukuk sistemine olan güvenimiz, OECD ortalamasının en dibinde neredeyse. Bunu söyleyenlerin arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız, Adalet Bakanımız ve Hükümetimizin önde gelenlerinin olması da ne kadar vahim bir durumda olduğumuzu daha da vurguluyor.

Şimdi aynı durum TSF için geçerli maalesef! 12 yıl boyunca Başkanlık görevini yaparken, tek bir kez bile Disiplin Kurulunda bir arkadaşımı arayıp, herhangi bir konuda bir istekte bulunmadım. Sevk işleminin ardından, hiçbir dosyalarına karışmadım! İddia edilen suç kimin için olursa olsun, suçu görmemezlik etmedim. O kadar ki, “sütten çıkmış ak kaşık” olduğuna inandığım dönemin MHK Başkanı bile, “görevi süresince” yargılandı Disiplin Kurulunda. Kim olursa olsun bu durum aynıydı. Zaten böyle olmamalı mı?

Şimdi görev yapan Başkanımız, kıymetli dostum Gülkız Tulay için de aynı şeyi söyleyebilir miyiz?

IM Ekaterina Atalık, 28 Kasım 2013 tarihinde, Disiplin Kurulumuzun verdiği karara karşı Tahkim Kurulu’na yaptığı itiraz sonucunda, Tahkim Kurulunun kararıyla 3 ay ceza almıştı. Aslında, cezası daha fazlaydı ama Tahkim Kurulunda indirilmişti. Ceza nedeni “izinsiz yurt dışında yarışmak” olarak kesinleşmişti. Ocak- Şubat 2014’te cezası devam ederken, IM Ekaterina Atalık, yurtdışında iki yarışmada (Prag Open ve Moskova Open) yarıştı. Ben de şikâyet ettim TSF’ye ceza alması için. (Ek-1)
Diyeceksiniz neden? Çünkü önceki cezasına neden olan Avrupa Şampiyonasına katılması sürecinde, federasyonumuzdan izin almadan oynamak için gerçek dışı ifadeler kullanmış, ülkemizi küçük düşürecek söylemlerde bulunmuştu. Bence, bu ülkeyi ve bu federasyonu kale almayan, gerçek dışı söylemlerle küçük düşüren sporcunun kabahatini görmemek mümkün değil. Tabii kişisel görüşüm bu. Sizler katılmayabilirsiniz. Bu federasyon ve öncesinde bu kadar iyi niyetli davranılmasına karşılık bu tavır göz ardı edilemez. Suç işlediği aşikâr! Kasıtlı yaptığı da eşinin gazete köşe yazılarından açıkça anlaşılmakta.

Federasyon Başkanı Tulay bu talebimi görmemezlikten geldi, işleme koymadı. Gülkız Tulay’a sordum nedenini Ek-2’deki e-postayla. Aldığım yanıt Ek-3’te bulunmakta. Düşündürücü...  Disiplin Talimatının 29.maddesine göre Disiplin Talimatının yürütülmesine ilişkin görev, Federasyon Başkanına ait. Federasyon Başkanı, “ceza alsalar da yurtdışında takan yok ben ne yapayım?” diyor. Aslında, hukuku uygulamak yerine değiştirmeyi yeğleyen mantık burada, “acizlikten kaynanan bir yakınma şeklinde” kendini gösteriyor. Bu konuda Sayın Başkan çok yanılıyor kuşkusuz. Çünkü FIDE tüm federasyonların aldığı kararları nasıl tanıyacağını çok açık bir şekilde belirlemiş. Sorsalardı, söylerdik. Soranlara söyledim, İsteyen inceleyebilir: 


Neyse, konunun peşini bırakmayıp bu kez, Ek-4’teki resmi dilekçeyle sevk işleminin yapılmasını talep edince, Başkan direnmedi ve sevk işlemi gerçekleşti. Yoksa sevk etmeme kararına karşı hukuki yola başvuracaktım.

Adalet gereğini yapar diye düşündük. Aradan bir süre geçti ve ben Disiplin Kurulu kararları içinde bu konuda bir işlem görmeyince, tekrar Disiplin Kurulundaki arkadaşlarımıza ve Federasyona ne olduğunu sordum. Aldığım yanıt çok ilginçti.

Federasyonun kıymetli ve çok deneyimli hukukçu yürütme kurulu üyeleri, bu konuda bir talimat değişikliği hazırlayıp, eski talimatta bulunan Ek-1 10.maddedeki, “yurt dışında izinsiz oynamak” suçunu kaldırıp, dolayısıyla bu suç başvurusunu da suç olmaktan çıkarabileceklerini, Başkana önerirler. Başkanın aklına yatar bu durum, sonuçta her ne kadar onurlu, dik bir duruş değilse de, politik olarak mükemmel bir çözümdür. Samimi söylüyorum, Başkanımız politik olarak bir dehadır! İftihar ediyorum kendisinin politik zekâsıyla. Yani ceza alacak kişinin eşi kendisini eleştirmesin de, köşesinde yazmasın da, olsun istediğini yapsın gayri etik olsa da.

Disiplin Kurulundan “rica” edilir, dosya, talimat değişikliği için dondurulsun diye. Disiplin Kurulumuz bir ara karar alır ve dosyayı dondurur. Ana Statümüzün 16ncı maddesinin üçüncü fıkrasında Disiplin Kurulu açıklanırken;  “3) Kurul, görevlerinde ve kararlarında bağımsızdır.” denmektedir. Aslında bir Spor Mahkemesidir Disiplin Kurulu. Diğer mahkemelerden en önemli farkı, üyelerinin tamamı hukukçu değildir. Devlet sporun bağımsız ve özerk olması için, hukukunu da bağımsız olarak tanımlamış, üstünde sadece Tahkim Kurulunu istihdam edip, o yüksek mahkemenin kararlarını da Anayasa ile güvence altına almıştır. Devlet aynı zamanda, bu spor mahkemesini 5 üye ile tanımlamış, 2 üyesinin hukuk mezunu olması koşuluyla, ilgili federasyonunun en üst organı olan Genel Kurulu’na bu kurulu seçme yetkisini vermiştir. Teşekkür etmek lazım o devlete!  

Bizim Disiplin Kurulumuz ne yapmıştır? Başkanın talebi üzerine, bir ara kararla, dosyayı dondurmuştur.  Aslında kişiye özel hukuk uygulamasının ilk aşamasını, bir hukuk organı kabul etmiştir maalesef. Aslında Disiplin Kurulu adaleti dondurmuştur! Adı geçen sporcu bu süreçte liglerde yarışmış, belki de ceza alacak olmasına karşılık yarıştığı takım bir üst lige çıkmıştır. Kesinlikle ilgili takımı tenzih ediyorum ama adalet zamanında uygulanmazsa sonuçları adaletsizlik olur! Geç kalmış adalet de adalet değildir. En kötüsü kuşkusuz herkesin aklında bu soruların oluşması ve üst lige o sporcu olmasa da rahatlıkla çıkabilecek bir takımın töhmet altında kalmasıdır. Onlara da rakiplerine de haksızlık yapılmıştır. Yine de Disiplin Kurulunun aldığı kararın takdirleri içerisinde hukuki olarak mümkün olabileceğini belirtmeliyim.  

Buna karşı yapmış olduğum itiraz (her ne kadar Disiplin Talimatımıza göre itiraz hakkım olmasa da ki sanırım bu yüzden de) değerlendirmeye alınmamıştır.

Ama isterseniz ben size aslında bu konuda yapılan hukuk hatasını temel başlıklarla özetleyeyim:

-        Kişiye özel hukuk olmaz
TSF Başkanlığı’nın yetkisiz bir Yürütme Kurulu kararıyla, bu sporcu ceza almasın diye Disiplin Talimatını değiştirmesi, kişiye özel hukuk olmuştur.

-        Hukuk önünde herkes eşittir
TSF Başkanlığı, karı koca iki sporcunun ısrarla ve saygısız bir şekilde izin almadan yurt dışında yarışmasına karşılık, izin alan onlarca yüzlerce sporcumuza karşılık bir anlamda saygısızlık ve haksızlık yapmıştır. Bu iki sporcuyu unvanları ve satranç güçleri nedeniyle kayırmıştır. Dolayısıyla eşitlik ilkesini de çiğnemiştir.

-        Yetki ve usulde paralellik ilkesi göz ardı edilemez
TSF Yürütme Kurulunun Disiplin Talimatını değiştirme yetkisi yoktur. Kanunla düzenlenen bir konu Tüzükle, Tüzükle düzenlenen bir konu yönetmelikle, yönetmelikle düzenlenen bir konu talimatla değiştirilemez. Genel Kurul tarafından Ana Statüde açıkça belirtildiği şekilde,  Yönetim Kuruluna verilen talimat değiştirme yetkisi, Yürütme Kurulunca kullanılamaz.

Şimdi diyeceksiniz ki, federasyon isterse bu hukuku değiştiremez mi? Neden değiştirmesin efendim? Tabii ki değiştirebilir ama bunun usulü yöntemi vardır. Öncelikle bir kişi için değiştirilmez bu, daha doğrusu değiştirilmemelidir, görünen o dur ki, bir kişi veya iki kişi için bu değiştirilmiştir. O bir kişi veya iki kişi bu federasyondan, bu ülkeden daha mı büyük ki, kurallarını, hukukunu hiçe sayıyor/sayıyorlar? Yani esastan yanlış bir karar. Şekilsel olarak da Yürütme Kurulu kararına dayandığı için yanlıştır.

Değiştirilen maddeye sonuna kadar karşıyım! Kontrol ettim; ülkemizde bulunan federasyonlar arasında ilk ve tek biziz bu maddeyi yok eden. Düşünün bir tek federasyon yok böyle bir kararı alan. Kararın mantığı yok ki, federasyon olsun. Ne kadar hukukidir bu ayrıca tartışılır!  İnanılır gibi değil, çok yazık! Büyük bir utançtır bu!

Ama karşı olmam, bu konuda yönetim kurulunun bu talimatı değiştirme hakkını elinden almaz. Onları biz seçtik, onlar talimatları değiştirme hakkına, bizler de onları değiştirme hakkına demokratik olarak sahibiz!

Eğer gerekiyorsa, Yönetim Kurulu bu konuda bir karar alır ilgili talimatı değişir. Ama etik olarak açık dosyaları etkilememelidir bu. Hukuk dondurulmamalıdır. Bugün siz hukuku dondurursanız, yarın hukuku hiçe saymanız sizi dondurur. Ayrıca o kadar eğilip bükülüyor ki süreç, inanılır gibi değil. Benim dilekçemde, bu dili konuşan herkesin anlayacağı gibi, sevk işlemi talebi iki ayrı suçtan: hem yurtdışında izinsiz yarışmak (Ek-1 Suçlar 10.madde) hem de cezalı olduğu sürede yarışmak (9ncu maddeden).  Ama nedense Federasyon 9ncu maddeden sevk etmiyor. Etmiyor nereden biliyorum, çünkü öyle olsa karar böyle çıkmazdı. Kararda dosyanın sadece “yurtdışında izinsiz yarışmak” suçundan alındığı göze çarpıyor.

Dönelim dosyamıza: Peki, sonra ne oldu derseniz, Yürütme Kurulumuz, 1 Ekim 2014 günü bir Disiplin Talimatı Değişikliği kararı aldı ve o gün uygulamaya soktu aynı kararı. Aslında burada yapılan hukuk katliamı o kadar büyük ki! Arka arkaya!


Yazıyorum tek tek:

“Yürütme Kurulunun Talimat değiştirme yetkisi yoktur”:
Federasyon talimatlarının nasıl değiştirileceği, Ana Statüsünde belirtilmiştir. Bu konuda belirli talimatlar dışında yetki Yönetim Kuruluna aittir, O talimatlarda da Genel Kurula aittir. Bu yetki kesinlikle Yürütme Kuruluna devredilemez. Bu açıkça hukuk ihlalidir ve tek başına ilgili talimat değişikliğinin iptali için yeterlidir.

“Bu hukuk dışı düzenlemenin yürürlüğü” de yanlış uygulanmıştır.
Talimatlar Yönetim Kurulunca değiştirilse bile, ancak Genel Müdürlüğün sitesinde yayınlanarak yürürlüğe girer. Aslında hem TSF sitesinde hem de Genel Müdürlük Sitesinde aynı zamanlarda yayınlanır. SGM (Spor Genel Müdürlüğü) sitesinde Federasyonumuzun bu yıl içinde talep ettiği ve yayınlanmış tek bir talimat değişikliği yoktur.  Yani bu talimat değişikliği de yayınlanmamıştır SGM Sitesinde. Aslında belki de özellikle yollanmadı talimat değişikliği, SGM Hukuk Birimleri, Yürütme Kurulu Kararını görünce yayınlamayabilirdi değişikliği.

SGM Web Sitesi 


İlginç olan 1 Ekim 2014'teki Talimat Değişikliği Talimatı da, onun değiştirdiği 12 Nisan 2014 tarihli Disiplin Talimatı da yayınlanmamış SGM Web sitesinde. 

Sevk İşlemi Eksiktir
Ben “izinsiz yurtdışı görev” maddesinden başvurmadım ki sadece. Açık ve net şekilde infaz süresinde yarışmak maddesinden de başvurdum aynı zamanda. Bu kendi başına bir suçtur. Benim hukuka aykırı olarak değiştirildiğini düşündüğüm Disiplin Talimatımız bu suçu ortadan kaldırmıyor ki! Neden bu suçtan yargılama yapılmamış, yapılmışsa nerede bu karar? O zaman ben de tekrar talepte bulunurum! 16 Ekim 2014’te bulundum.
Bu apar topar, yangından mal kaçırırmış gibi, kişi için yapılan talimat değişikliği aslında, acemiliği ve bilgisizliği de gözler önüne seriyor. Bakalım Spor Genel Müdürlüğü hukukçuları ne diyecek bu duruma?

“Yönetim Kurulumuzu Tenzih Ediyorum”
İşin en acı tarafı, Yönetim Kurulumuzun bu ayrıntılar konusunda bilgilendirilmemesidir. Söz konusu hukuksuzluk işlemi tamamen Başkanın talebi doğrultusunda yapılmıştır. Yönetim Kurulumuzun bilgisi dışında yapılmıştır. Bu kararın tüm sorumluluğu da Yürütme Kurulu üyelerine ve Başkana aittir.

Bu karara 8 Ekim 2014 günü yapıldığı belirtilen toplantıda imza atan, Disiplin Kurulunda görev yapan çok kıymetli arkadaşlarımı açıkça kınıyorum. Ben imza atanları kınıyorum, atmayan varsa kusura bakmasınlar. Bu nasıl gözünüzden kaçar? Böyle hata yapılır mı? Ne bu aceleniz? Neden beklemediniz Yönetim Kurulu Kararını? Bence aldığınız karar geçersizdir hukuk önünde. Görün bakın aynı dosyayı bir gün yeniden yargılamanız gerekecek!

“Kıymetli Disiplin Kurulu Başkanına ve Federasyon Başkanına”
Sizlere, Ana Statümüzün 16ncı maddesinin (3) Fıkrasını armağan ediyorum.
“(3) Kurul, görevlerinde ve kararlarında bağımsızdır.”

Şimdi ne olacak?
Tabii ki bu konuda ilgili talimatın ve sonrasında bu maddeye dayanarak alınan kararların iptali için dava açacağım.
Şimdi bu tür süreçlerde hukuk nasıl uygulanıyor, gelin ona bakalım. Ben hukukçu değilim ama bu kadarını biliyorum.
Bu tür kararlar, İdari Mahkemelerde açılan davalarda incelenirken şu ilkelere göz atılır, temel olarak 5+1 gibi değerlendirebiliriz bu ilkeleri. Söz konusu karar olarak incelediğimiz şey Yürütme Kurulunun kararıdır.

I. Yetki: Yetki ve usulde paralellik olmalıdır. Örneğin söz konusu yürütme kurulu kararı yetkisiz bir organ tarafından alındığı için karar sakattır.

II. Şekil: Kararın alınış şekli önemlidir. Bazı kararlar vardır ki şekil aranmaz. Bazı kararlar içinse şekil önemlidir. Bu Talimat Değişikliği şeklen, ancak Spor Genel Müdürlüğü Sitesinde yayınlanınca yürürlüğe girebilir. Ama yayınlanmamıştır. O nedenle şekil olarak da söz konusu karar sakattır.

III. Sebep: Bu alınan kararın fiili sebebi ve hukuki sebebi nedir?
a)      Fiili olarak alınan kararın sebebi anlaşılamamaktadır. Çok nettir ki alınan kararın gerekçesi fiili olarak tek bir kişiyi ilgilendirmektedir. O zaman fiili olarak sakattır bu karar. Kişiye özel bir karar alınmıştır.
b)      Hukuki olarak da sakattır! Çünkü Spor Bakanlığımızın mevzuatına, Spor Genel Müdürlüğümüzün mevzuatına, diğer spor federasyonlarımızın mevzuatına uymayan bir karardır. Genel spor hukuku ilkeleri içerisinde kadüktür.

IV. Konu: Sonucunda ne olmuştur bu kararın? Çok önemlidir bu! Sonucunda karar alındıktan birkaç gün sonra bir sporcu için bekletilen dosya düşürülmüştür. O zaman sonucu da alınan kararın hukuksuzluğunu, sakatlığını ortaya çıkaran bir konudur. Konu olarak da karar sakattır.  

V. Amaç: Amaç çok kapsamlı olarak incelenebilir. Öncelikle kamu yararı var mıdır bu konuda? Ben göremiyorum siz görebiliyor musunuz? Saygısızlık, haddini bilmezlik, kural tanımamazlığın karşısında olan bir kuralın kaldırılmasında nasıl kamu yararı olabilir ki?
Burada çok açık şekilde amaç saptırması yapılmaktadır. Bir tek kişi için bir kuralın değiştirilmesi hukuki olarak ancak amaç saptırması ile açıklanabilir. Aslında bu en açık seçik kamu yararına aykırı olma durumudur.

+1 Takdir Yetkisi: Ana Statümüz, Disiplin Talimatımızı değiştirme konusunda yetkiyi, aslında takdir yetkisini Yönetim Kurulumuza vermiştir. Bir an için söz konusu kararın yönetim kurulundan çıktığını varsayalım, öyle olmamıştır ama biz öyle düşünelim. O zaman bile bu ölçüsüz bir takdir yetkisi olurdu. Çünkü bunun ölçüsü diğer spor federasyonlarıdır bu ülkede. Ülkemizde tüm spor federasyonlarında aynı disiplin talimatı var! “İzinsiz dış görev” durum böyleyken ve Türkiye Satranç Federasyonu tarihinde bu konuda ceza almış sadece iki kişi varken (soyadları aynı) bunu düzenleyen kuralı değiştirmeye kalkmak hangi takdir yetkisi ile hangi ölçü ile açıklanabilir? Soruyorum şimdi Sayın Gülkız Tulay’a; isteyen istediği yerde istediği gibi Türkiye’yi temsil edebilir mi?
Şimdi ne olacak?

Ben yine de tüm sporcularımıza öneriyorum, siz siz olun izinsiz yurt dışında oynamayın!

Sevgiyle kalın…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder