Ülkemizde Hukuk sisteminin ne hale geldiğini biliyoruz.
Başbakanı, Dışişleri Başkanını dinleme kararını talep eden savcılar, kararı
alan yargıçlar, teröristi tanık yapıp Genelkurmay Başkanını sanık ve terörist
durumuna sokan davalar vesaire.
Geçenlerde, bir araştırma okudum, ülkemizde
hukuk sistemine güvenenlerin oranı gittikçe düşüyor, hukuk sistemimiz maalesef yerlerde
sürünüyor. Hukuk sistemine olan güvenimiz, OECD ortalamasının en dibinde
neredeyse. Bunu söyleyenlerin arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız,
Adalet Bakanımız ve Hükümetimizin önde gelenlerinin olması da ne kadar vahim
bir durumda olduğumuzu daha da vurguluyor.
Şimdi aynı durum TSF için geçerli maalesef! 12 yıl boyunca Başkanlık
görevini yaparken, tek bir kez bile Disiplin Kurulunda bir arkadaşımı arayıp,
herhangi bir konuda bir istekte bulunmadım. Sevk işleminin ardından, hiçbir
dosyalarına karışmadım! İddia edilen suç kimin için olursa olsun, suçu görmemezlik
etmedim. O kadar ki, “sütten çıkmış ak
kaşık” olduğuna inandığım dönemin MHK Başkanı bile, “görevi süresince” yargılandı Disiplin Kurulunda. Kim olursa olsun bu durum
aynıydı. Zaten böyle olmamalı mı?
Şimdi görev yapan Başkanımız, kıymetli dostum Gülkız Tulay
için de aynı şeyi söyleyebilir miyiz?
IM Ekaterina Atalık, 28 Kasım 2013 tarihinde, Disiplin
Kurulumuzun verdiği karara karşı Tahkim Kurulu’na yaptığı itiraz sonucunda,
Tahkim Kurulunun kararıyla 3 ay ceza almıştı. Aslında, cezası daha fazlaydı ama
Tahkim Kurulunda indirilmişti. Ceza nedeni “izinsiz
yurt dışında yarışmak” olarak kesinleşmişti. Ocak- Şubat 2014’te cezası
devam ederken, IM Ekaterina Atalık, yurtdışında iki yarışmada (Prag Open ve
Moskova Open) yarıştı. Ben de şikâyet ettim TSF’ye ceza alması için. (Ek-1)
Diyeceksiniz neden? Çünkü önceki cezasına neden olan Avrupa
Şampiyonasına katılması sürecinde, federasyonumuzdan izin almadan oynamak için
gerçek dışı ifadeler kullanmış, ülkemizi küçük düşürecek söylemlerde
bulunmuştu. Bence, bu ülkeyi ve bu federasyonu kale almayan, gerçek dışı
söylemlerle küçük düşüren sporcunun kabahatini görmemek mümkün değil. Tabii
kişisel görüşüm bu. Sizler katılmayabilirsiniz. Bu federasyon ve öncesinde bu
kadar iyi niyetli davranılmasına karşılık bu tavır göz ardı edilemez. Suç
işlediği aşikâr! Kasıtlı yaptığı da eşinin gazete köşe yazılarından açıkça
anlaşılmakta.
Federasyon Başkanı Tulay bu talebimi görmemezlikten geldi,
işleme koymadı. Gülkız Tulay’a sordum nedenini Ek-2’deki e-postayla. Aldığım
yanıt Ek-3’te bulunmakta. Düşündürücü... Disiplin Talimatının 29.maddesine göre
Disiplin Talimatının yürütülmesine ilişkin görev, Federasyon Başkanına ait. Federasyon
Başkanı, “ceza alsalar da yurtdışında takan
yok ben ne yapayım?” diyor. Aslında, hukuku uygulamak yerine değiştirmeyi
yeğleyen mantık burada, “acizlikten kaynanan bir yakınma şeklinde” kendini
gösteriyor. Bu konuda Sayın Başkan çok yanılıyor kuşkusuz. Çünkü FIDE tüm
federasyonların aldığı kararları nasıl tanıyacağını çok açık bir şekilde
belirlemiş. Sorsalardı, söylerdik. Soranlara söyledim, İsteyen inceleyebilir:
Neyse, konunun peşini bırakmayıp bu kez, Ek-4’teki resmi dilekçeyle sevk işleminin yapılmasını talep edince, Başkan direnmedi ve sevk işlemi gerçekleşti. Yoksa sevk
etmeme kararına karşı hukuki yola başvuracaktım.
Adalet gereğini yapar diye düşündük. Aradan bir süre geçti
ve ben Disiplin Kurulu kararları içinde bu konuda bir işlem görmeyince, tekrar
Disiplin Kurulundaki arkadaşlarımıza ve Federasyona ne olduğunu sordum. Aldığım
yanıt çok ilginçti.
Federasyonun kıymetli ve çok deneyimli hukukçu yürütme kurulu
üyeleri, bu konuda bir talimat değişikliği hazırlayıp, eski talimatta bulunan
Ek-1 10.maddedeki, “yurt dışında izinsiz
oynamak” suçunu kaldırıp, dolayısıyla bu suç başvurusunu da suç olmaktan
çıkarabileceklerini, Başkana önerirler. Başkanın aklına yatar bu durum, sonuçta
her ne kadar onurlu, dik bir duruş değilse de, politik olarak mükemmel bir çözümdür.
Samimi söylüyorum, Başkanımız politik olarak bir dehadır! İftihar ediyorum
kendisinin politik zekâsıyla. Yani ceza alacak kişinin eşi kendisini
eleştirmesin de, köşesinde yazmasın da, olsun istediğini yapsın gayri etik olsa
da.
Disiplin Kurulundan “rica” edilir, dosya, talimat değişikliği
için dondurulsun diye. Disiplin Kurulumuz bir ara karar alır ve dosyayı
dondurur. Ana Statümüzün 16ncı maddesinin üçüncü fıkrasında Disiplin Kurulu
açıklanırken; “3) Kurul, görevlerinde ve kararlarında bağımsızdır.” denmektedir. Aslında bir Spor
Mahkemesidir Disiplin Kurulu. Diğer mahkemelerden en önemli farkı, üyelerinin
tamamı hukukçu değildir. Devlet sporun bağımsız ve özerk olması için, hukukunu
da bağımsız olarak tanımlamış, üstünde sadece Tahkim Kurulunu istihdam edip, o
yüksek mahkemenin kararlarını da Anayasa ile güvence altına almıştır. Devlet
aynı zamanda, bu spor mahkemesini 5 üye ile tanımlamış, 2 üyesinin hukuk mezunu
olması koşuluyla, ilgili federasyonunun en üst organı olan Genel Kurulu’na bu
kurulu seçme yetkisini vermiştir. Teşekkür etmek lazım o devlete!
Bizim Disiplin Kurulumuz ne yapmıştır? Başkanın talebi
üzerine, bir ara kararla, dosyayı dondurmuştur.
Aslında kişiye özel hukuk uygulamasının ilk aşamasını, bir hukuk organı
kabul etmiştir maalesef. Aslında Disiplin Kurulu adaleti dondurmuştur! Adı
geçen sporcu bu süreçte liglerde yarışmış, belki de ceza alacak olmasına
karşılık yarıştığı takım bir üst lige çıkmıştır. Kesinlikle ilgili takımı
tenzih ediyorum ama adalet zamanında uygulanmazsa sonuçları adaletsizlik olur!
Geç kalmış adalet de adalet değildir. En kötüsü kuşkusuz herkesin aklında bu
soruların oluşması ve üst lige o sporcu olmasa da rahatlıkla çıkabilecek bir takımın
töhmet altında kalmasıdır. Onlara da rakiplerine de haksızlık yapılmıştır. Yine
de Disiplin Kurulunun aldığı kararın takdirleri içerisinde hukuki olarak mümkün
olabileceğini belirtmeliyim.
Buna karşı yapmış olduğum itiraz (her ne kadar Disiplin
Talimatımıza göre itiraz hakkım olmasa da ki sanırım bu yüzden de) değerlendirmeye alınmamıştır.
Ama isterseniz ben size aslında bu konuda yapılan hukuk
hatasını temel başlıklarla özetleyeyim:
-
Kişiye özel hukuk olmaz
TSF Başkanlığı’nın yetkisiz bir Yürütme
Kurulu kararıyla, bu sporcu ceza almasın diye Disiplin Talimatını değiştirmesi,
kişiye özel hukuk olmuştur.
-
Hukuk önünde herkes eşittir
TSF Başkanlığı, karı koca iki sporcunun
ısrarla ve saygısız bir şekilde izin almadan yurt dışında yarışmasına karşılık,
izin alan onlarca yüzlerce sporcumuza karşılık bir anlamda saygısızlık ve
haksızlık yapmıştır. Bu iki sporcuyu unvanları ve satranç güçleri nedeniyle
kayırmıştır. Dolayısıyla eşitlik ilkesini de çiğnemiştir.
-
Yetki ve usulde
paralellik ilkesi göz ardı edilemez
TSF Yürütme Kurulunun
Disiplin Talimatını değiştirme yetkisi yoktur. Kanunla düzenlenen bir konu
Tüzükle, Tüzükle düzenlenen bir konu yönetmelikle, yönetmelikle düzenlenen bir
konu talimatla değiştirilemez. Genel Kurul tarafından Ana Statüde açıkça
belirtildiği şekilde, Yönetim Kuruluna
verilen talimat değiştirme yetkisi, Yürütme Kurulunca kullanılamaz.
Şimdi diyeceksiniz ki, federasyon isterse bu hukuku
değiştiremez mi? Neden değiştirmesin efendim? Tabii ki değiştirebilir ama bunun
usulü yöntemi vardır. Öncelikle bir kişi için değiştirilmez bu, daha doğrusu
değiştirilmemelidir, görünen o dur ki, bir kişi veya iki kişi için bu
değiştirilmiştir. O bir kişi veya iki kişi bu federasyondan, bu ülkeden daha mı
büyük ki, kurallarını, hukukunu hiçe sayıyor/sayıyorlar? Yani esastan yanlış
bir karar. Şekilsel olarak da Yürütme Kurulu kararına dayandığı için yanlıştır.
Değiştirilen maddeye sonuna kadar karşıyım! Kontrol ettim; ülkemizde
bulunan federasyonlar arasında ilk ve tek biziz bu maddeyi yok eden. Düşünün
bir tek federasyon yok böyle bir kararı alan. Kararın mantığı yok ki,
federasyon olsun. Ne kadar hukukidir bu ayrıca tartışılır! İnanılır gibi değil, çok yazık! Büyük bir
utançtır bu!
Ama karşı olmam, bu konuda yönetim kurulunun bu talimatı
değiştirme hakkını elinden almaz. Onları biz seçtik, onlar talimatları
değiştirme hakkına, bizler de onları değiştirme hakkına demokratik olarak
sahibiz!
Eğer gerekiyorsa, Yönetim Kurulu bu konuda bir karar alır
ilgili talimatı değişir. Ama etik olarak açık dosyaları etkilememelidir bu.
Hukuk dondurulmamalıdır. Bugün siz hukuku dondurursanız, yarın hukuku hiçe
saymanız sizi dondurur. Ayrıca o kadar eğilip bükülüyor ki süreç, inanılır gibi
değil. Benim dilekçemde, bu dili konuşan herkesin anlayacağı gibi, sevk işlemi talebi
iki ayrı suçtan: hem yurtdışında izinsiz
yarışmak (Ek-1 Suçlar 10.madde) hem de cezalı
olduğu sürede yarışmak (9ncu maddeden). Ama nedense Federasyon 9ncu maddeden sevk
etmiyor. Etmiyor nereden biliyorum, çünkü öyle olsa karar böyle çıkmazdı.
Kararda dosyanın sadece “yurtdışında
izinsiz yarışmak” suçundan alındığı göze çarpıyor.
Dönelim dosyamıza: Peki, sonra ne oldu derseniz, Yürütme
Kurulumuz, 1 Ekim 2014 günü bir Disiplin Talimatı Değişikliği kararı aldı ve o
gün uygulamaya soktu aynı kararı. Aslında burada yapılan hukuk katliamı o kadar
büyük ki! Arka arkaya!
Yazıyorum tek tek:
“Yürütme Kurulunun
Talimat değiştirme yetkisi yoktur”:
Federasyon talimatlarının nasıl değiştirileceği, Ana
Statüsünde belirtilmiştir. Bu konuda belirli talimatlar dışında yetki Yönetim
Kuruluna aittir, O talimatlarda da Genel Kurula aittir. Bu yetki kesinlikle
Yürütme Kuruluna devredilemez. Bu açıkça hukuk ihlalidir ve tek başına ilgili
talimat değişikliğinin iptali için yeterlidir.
“Bu hukuk dışı
düzenlemenin yürürlüğü” de yanlış uygulanmıştır.
Talimatlar Yönetim Kurulunca değiştirilse bile, ancak Genel
Müdürlüğün sitesinde yayınlanarak yürürlüğe girer. Aslında hem TSF sitesinde
hem de Genel Müdürlük Sitesinde aynı zamanlarda yayınlanır. SGM (Spor Genel
Müdürlüğü) sitesinde Federasyonumuzun bu yıl içinde talep ettiği ve yayınlanmış
tek bir talimat değişikliği yoktur. Yani
bu talimat değişikliği de yayınlanmamıştır SGM Sitesinde. Aslında belki de
özellikle yollanmadı talimat değişikliği, SGM Hukuk Birimleri, Yürütme Kurulu
Kararını görünce yayınlamayabilirdi değişikliği.
SGM Web Sitesi
İlginç olan 1 Ekim 2014'teki Talimat Değişikliği Talimatı da, onun değiştirdiği 12 Nisan 2014 tarihli Disiplin Talimatı da yayınlanmamış SGM Web sitesinde.
“Sevk İşlemi Eksiktir”
Ben “izinsiz yurtdışı
görev” maddesinden başvurmadım ki sadece. Açık ve net şekilde infaz
süresinde yarışmak maddesinden de başvurdum aynı zamanda. Bu kendi başına bir
suçtur. Benim hukuka aykırı olarak değiştirildiğini düşündüğüm Disiplin
Talimatımız bu suçu ortadan kaldırmıyor ki! Neden bu suçtan yargılama
yapılmamış, yapılmışsa nerede bu karar? O zaman ben de tekrar talepte bulunurum!
16 Ekim 2014’te bulundum.
Bu apar topar, yangından mal kaçırırmış gibi, kişi için
yapılan talimat değişikliği aslında, acemiliği ve bilgisizliği de gözler önüne
seriyor. Bakalım Spor Genel Müdürlüğü hukukçuları ne diyecek bu duruma?
“Yönetim Kurulumuzu
Tenzih Ediyorum”
İşin en acı tarafı, Yönetim Kurulumuzun bu ayrıntılar
konusunda bilgilendirilmemesidir. Söz konusu hukuksuzluk işlemi tamamen
Başkanın talebi doğrultusunda yapılmıştır. Yönetim Kurulumuzun bilgisi dışında
yapılmıştır. Bu kararın tüm sorumluluğu da Yürütme Kurulu üyelerine ve Başkana
aittir.
Bu karara 8 Ekim 2014 günü yapıldığı belirtilen toplantıda
imza atan, Disiplin Kurulunda görev yapan çok kıymetli arkadaşlarımı açıkça
kınıyorum. Ben imza atanları kınıyorum, atmayan varsa kusura bakmasınlar. Bu
nasıl gözünüzden kaçar? Böyle hata yapılır mı? Ne bu aceleniz? Neden
beklemediniz Yönetim Kurulu Kararını? Bence aldığınız karar geçersizdir hukuk
önünde. Görün bakın aynı dosyayı bir gün yeniden yargılamanız gerekecek!
“Kıymetli Disiplin
Kurulu Başkanına ve Federasyon Başkanına”
Sizlere, Ana Statümüzün 16ncı maddesinin (3) Fıkrasını
armağan ediyorum.
“(3) Kurul, görevlerinde ve kararlarında bağımsızdır.”
Şimdi ne olacak?
Tabii ki bu konuda ilgili talimatın ve sonrasında bu maddeye
dayanarak alınan kararların iptali için dava açacağım.
Şimdi bu tür süreçlerde hukuk nasıl uygulanıyor, gelin ona
bakalım. Ben hukukçu değilim ama bu kadarını biliyorum.
Bu tür kararlar, İdari Mahkemelerde açılan davalarda
incelenirken şu ilkelere göz atılır, temel olarak 5+1 gibi değerlendirebiliriz
bu ilkeleri. Söz konusu karar olarak incelediğimiz şey Yürütme Kurulunun kararıdır.
I. Yetki: Yetki
ve usulde paralellik olmalıdır. Örneğin söz konusu yürütme kurulu kararı
yetkisiz bir organ tarafından alındığı için karar sakattır.
II. Şekil:
Kararın alınış şekli önemlidir. Bazı kararlar vardır ki şekil aranmaz. Bazı
kararlar içinse şekil önemlidir. Bu Talimat Değişikliği şeklen, ancak Spor
Genel Müdürlüğü Sitesinde yayınlanınca yürürlüğe girebilir. Ama
yayınlanmamıştır. O nedenle şekil olarak da söz konusu karar sakattır.
III. Sebep: Bu
alınan kararın fiili sebebi ve hukuki sebebi nedir?
a)
Fiili olarak alınan kararın sebebi
anlaşılamamaktadır. Çok nettir ki alınan kararın gerekçesi fiili olarak tek bir
kişiyi ilgilendirmektedir. O zaman fiili olarak sakattır bu karar. Kişiye özel
bir karar alınmıştır.
b)
Hukuki olarak da sakattır! Çünkü Spor
Bakanlığımızın mevzuatına, Spor Genel Müdürlüğümüzün mevzuatına, diğer spor
federasyonlarımızın mevzuatına uymayan bir karardır. Genel spor hukuku ilkeleri
içerisinde kadüktür.
IV. Konu:
Sonucunda ne olmuştur bu kararın? Çok önemlidir bu! Sonucunda karar alındıktan birkaç
gün sonra bir sporcu için bekletilen dosya düşürülmüştür. O zaman sonucu da
alınan kararın hukuksuzluğunu, sakatlığını ortaya çıkaran bir konudur. Konu
olarak da karar sakattır.
V. Amaç: Amaç çok
kapsamlı olarak incelenebilir. Öncelikle kamu yararı var mıdır bu konuda? Ben
göremiyorum siz görebiliyor musunuz? Saygısızlık, haddini bilmezlik, kural
tanımamazlığın karşısında olan bir kuralın kaldırılmasında nasıl kamu yararı
olabilir ki?
Burada çok açık şekilde amaç saptırması yapılmaktadır. Bir
tek kişi için bir kuralın değiştirilmesi hukuki olarak ancak amaç saptırması
ile açıklanabilir. Aslında bu en açık seçik kamu yararına aykırı olma durumudur.
+1 Takdir Yetkisi: Ana Statümüz, Disiplin Talimatımızı
değiştirme konusunda yetkiyi, aslında takdir yetkisini Yönetim Kurulumuza
vermiştir. Bir an için söz konusu kararın yönetim kurulundan çıktığını
varsayalım, öyle olmamıştır ama biz öyle düşünelim. O zaman bile bu ölçüsüz bir
takdir yetkisi olurdu. Çünkü bunun ölçüsü diğer spor federasyonlarıdır bu
ülkede. Ülkemizde tüm spor federasyonlarında aynı disiplin talimatı var! “İzinsiz
dış görev” durum böyleyken ve Türkiye Satranç Federasyonu tarihinde bu konuda
ceza almış sadece iki kişi varken (soyadları aynı) bunu düzenleyen kuralı
değiştirmeye kalkmak hangi takdir yetkisi ile hangi ölçü ile açıklanabilir? Soruyorum
şimdi Sayın Gülkız Tulay’a; isteyen istediği yerde istediği gibi Türkiye’yi temsil
edebilir mi?
Şimdi ne olacak?
Ben yine de tüm sporcularımıza öneriyorum, siz siz olun
izinsiz yurt dışında oynamayın!
Sevgiyle kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder