Daha önceki yazılarıma devam ediyorum. İlk bölümü okudunuz mu?
22 Kasım 2014’te düzenlenen Türkiye Satranç Federasyonu Mali
Genel Kurulunda yaptığım sunumu, daha doğrusu tam olarak yapamadığım sunumu
sizlerle paylaşmak ve eleştirilerimi camiamıza da iletmek istiyorum. Olur ya,
pek sanmam ama, Federasyon belki bunları kullanarak, doğruyu bulmak ister.
Diyeceksiniz ki, Gülkız Tulay’ın konuşmasına neden
değinmiyorsun? Açıkçası o kadar yanlış vardı ki konuşmada, o kadar yasak savmak
için yapılan anlamsız ve hata dolu bir konuşmaydı ki, o kadar satranç
bilgisizliğini göz önüne seriyordu ki, yorumunu size bırakıyorum.
Bir tek örnek vereyim gerisini siz anlayın: Dağıtılan
Raporun 16. Sayfasında ve 17. Sayfasında verilen bilgiler çok çarpıtılmış.
Mali Genel Kurulda Sunulan Etkinlik Raporu'nun 16ncı sayfasından
İlkine bakalım: Satranç Sınıfı: Bildiğiniz gibi İş Bankası çok sayıda satranç
sınıfı açıyor ülke genelinde. Rapora göre Gülkız Tulay zamanında 6.300 satranç
sınıfı açılmış, utanmadan da önceki dönemde 5.554 satranç sınıfı açıldığı
belirtilmiş.
Aynı içi boş ama yakışıklı raporun 78nci sayfasından
Peki doğrusu nedir? Gülkız Tulay’ın Genel Kurula sunduğu
basılı rapor kendisini yalanlıyor, ben bir şey demiyorum. Nasıl mı? Rapor’un
78nci sayfasında verilen tablo gerçekleri göz önüne seriyor. Anlaşılır gibi
değil bu durum. Yani neden önceki dönemi küçültüp kendinizi yüceltmeye
çalışıyorsunuz ki? O dönem olmasaydı siz olur muydunuz sanki?
“Varlık nedenini
inkar edenler, tarihin akışında yok olurlar.” (A.N.Y. 29.11.2014)
Raporu kim hazırlamışsa mizanpaj olarak eline sağlık, bu
anlamda dört dörtlük olmuş, estetik, fon seçimi, tasarım mükemmele yakın.
Gelelim benim
sunumuma
Sunumuma başlarken, Gülkız Tulay dışında salonda bulunan
herkesi selamladım. Özellikle, Gülkız hanımı selamlamadım. Bence selamlamayı
hak eden birisi değil. Bu konuda bana sonra eleştiri getiren kişiye, yazılarımın ilerideki bölümlerinden birinde şahsında daha sonra
yanıt vereceğim.
Sunumuma, 5 Kasım 2012 tarihinde, zamanın Başbakanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın bir açılış sırasında yaptığı bir konuşma ile başladım. Bu
eleştirildi siyasi diye ama ben açıkçası konuşan kişi siyasi olsa da, bu
ülkenin o günkü Başbakanı ve bugünkü Cumhurbaşkanı olarak söylediklerinin
siyasetle bir ilgisi olmadığını düşünüyorum.
Neden bu videoyu
seçtim?
Çünkü yönetim, akıllara durgunluk veren bir uygulama yapıp
Mali raporları 2012 için 5 Kasım 2012’ye kadar ve 5-Kasım 2012 – 31 Aralık 2012
tarihleri arasında olmak üzere iki ayrı şekilde hazırlayıp, yayınladı. İnanılır
gibi değil! Akılları sıra, benim Başkan olduğum döneme bütün zararı biriktirip,
sonrasında birden 55 günde durumu kurtarmış oluyorlar. Ayıp, Ayıp!
Yani bir anlamda, “bakın enkaz aldık” diyor Gülkız Tulay.
Ben de enkaz mı değil mi göstermek için, o günün hükümet
başkanının üstelik seçim akşamı satrançla ilgili söylediklerini koydum videoya.
Önce 5 Kasım 2012 günü yani Satranç Federasyonu seçimlerinin
olduğu akşam, Gülkız Tulay birkaç saatlik başkanken, Başbakanımızın yaptığı
konuşmanın videosunu sizlerle paylaşmak isterim:
O günün Başbakanı, günümüzün Cumhurbaşkanı aynen şöyle
diyor: “ … ve okullar arasında, okul öncesi de dahil, .. mesela okul öncesinde
satranç şampiyonalarını başlatabiliriz. Benim torunum mesela okul öncesi
satranç oynuyor. Ben anlamam ama o biliyor. Şimdiden bu işe alışmış, ilkokulda
bunlar daha da gelişebiliyor. ….”
Tabii orda sözlerim maksadını aştı. Sanki bunları
söyletmişiz gibi ifade ettim, maksat o değildi. Başbakanımızın okul öncesi
torunu satranç oynuyorsa, Başbakan eğer hediye olarak satranç takımı
dağıtıyorsa, bundan daha büyük bir hazine olamaz. Ben bunu söylemek istedim.
Yoksa o düzeyde bir şahsiyete bir şey yaptırmak gibi bir gücümüz olamaz. Tabii
buna neden olan bana olan sataşmalardı, onu açık söyleyeyim. Konuşmam sırasında mikrofonun ve internete verilen yayının sesinin kısılmasını ve diğerlerini ucuz ve çirkin engellemeler olarak
düşünüyorum.
Bugünün Cumhurbaşkanı, o günün Başbakanına, sayın Recep
Tayyip Erdoğan’a hiç oy vermesem de, vermeyi düşünmesem de, hem satranca hem de
doğrudan ya da dolaylı olarak federasyona verdiği desteklerden dolayı teşekkür
ediyorum kendi adıma.
Soruyorum Gülkız hanımefendiye: aldığınız federasyonun mali
kaynaklarının üzerine bir çivi çaktınız mı? Talep ettiğiniz bütçede, TSF’ye SGM
tarafından ayrılan ödenek bile düşüyor.
Devam edelim...
Bir sonraki sunuda Gülkız Tulay’ın 2 yıllık icraatlarını
değerlendirmeye başladık. Kolay olsun diye sunuyu koyup altına yorum yapacağım
tek tek.
BAŞLIK:
2 yıl süresince, 12 yılda elde edilen kazanımların çok büyük bir kısmı yitirilmiştir SPORTİF
2 yıl süresince, 12 yılda elde edilen kazanımların çok büyük bir kısmı yitirilmiştir SPORTİF
Sunudaki şekli: TSF Etkinlik raporuna göre, Kasım 2012 –
Şubat 2014 arasında milli takım kampı düzenlenmemiştir.
Açıklama:
Aslında bizim
dönemimizde son milli takım kampları olimpiyattan önce düzenlenmiş, olimpik
milli takımlarımız kamptan sonra dinlenerek, olimpiyatlarda mücadele etmişti.
Ama Gülkız Tulay, tasarruf yapmak bahanesiyle, 2014 Şubat
ayına kadar milli takım kampı düzenlemedi.
İnanılır gibi değil. Sanırım 1991 yılından bu yana ilk kez böyle bir
durum oluştu Türk Satrancında.
Eleştiri: Milli takımlar nasıl seçiliyor?
Sunudaki şekli: Milli Takımları kimin, nasıl, hangi
prosedüre ve kritere göre seçtiği bilinmemektedir.
Açıklama:
Gerçekten de bilinmemektedir. Siz biliyor musunuz? Açıkçası
bu konuda Gülkız hanım için üzülüyorum, çünkü o da bilmiyor. Kimse bilmiyor.
Bizim zamanımızda çok açık ve net prosedürleri vardı bu seçimlerin. Ama Gülkız
hanım, işi bilmediği için o prosedürleri de bilmiyor. Kim seçiyor milli
takımları, nasıl seçiyor, hangi kritere göre seçiyor? Belli değil.
Eleştiri: Kim kimin hocası belli değil!
Sunudaki şekli: Hangi hocanın hangi milli sporcuyu
çalıştırdığı belli değildir.
Açıklama:
Ben bilmiyorum. Mesela, Batuhan’ın hocası kim? Dragan Solak’ın antrenörü kim? Ipatov’un,
Kübra’nın, Burak’ın, CC’nin antrenörü kim?
Raporlama var mı? Bizim zamanımızda vardı! Şimdi her şey
karman çorman. Düzen yok, nasıl spor olacak ki?
Eleştiri: Milli takım hocaları, sporculara özel ders
veriyor!
Sunudaki şekli: Elit Sporculara eğitim veren üst düzey
antrenörler aynı zamanda aynı sporculara özel ders vermeye başlamış, bu o
sporcuların uluslararası turnuvalara seçiminde haksız rekabet yaratmıştır
Açıklama:
İnanılır gibi değil, akla ziyan, korkutucu!
İnanılır gibi değil, akla ziyan, korkutucu!
Eğer milli takım hocası sporcunun eğitiminden özel ders
verip ücret alırsa, o sporcunun milli takıma seçilmesinde de bu bir etken olur.
Ondan sonra kıvranır Esma Doğa Duran, ya da Ebru Kaplan “ben niye milli
takımlarda yer almıyorum” diye. O zaman
velinin gücü varsa, çocuk hocanın gözüne girer, hoca da o çocuğu yurt dışına
gidecek kafilelere seçer. Şimdi anladınız mı neden “hangi prosedüre göre takım
seçiliyor” diye sorduğumu?
Eyyy, Gülkız Tulay, burası bademlik değil federasyon! Eğer
milli takımların seçiminde adalet olmayacaksa, siz niye varsınız ki? Eğer içinizde satranca yönelik kırım sevgi varsa istifa ediniz!
2 Aralık 2014 - Mali Genel Kurul -3
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder