Federasyonun başkanlık koltuğunu abesle iştigal eden arkadaşımıza mesajlar gidiyor o açık. Ancak kim nasıl anlatıyorsa, anlatan kişi ya da aklı hocası satrancı da bilmiyor yönetimi de. O da bilmeyince birlikte yanlış yapıyorlar.
Gelin sırayla yazalım sorunları…
I. Şampiyonalara sporcu seçimi:
Federasyon son iki yılda; şampiyonu kendisinin tercih ettiği bir şampiyonaya yollamak (Avrupa ya da Dünya) gibi bir uygulamaya başlamıştı. Aslında buna da tam uydukları söylenemez ama, bu satrançtan anlamayan veya bir ölçme kriteri geliştirememiş bir kişi için en kolay yoldur her zaman.
Bu şekilde, asla üzerinize bir tepki çekmezsiniz. Kim olursa şampiyon, biletini koyar cebine, Avrupa ya da Dünya Şampiyonasına kadar yatar . Nasıl olsa yeri garantidir. Sonuçta başarılı olur olmaz önemli ama daha iyisi varken, en iyiyi yollamamış olursunuz. “Aman canım başım ağrımasın da ne olursa olsun” mantığıyla yürüyünce işler, sonuçlar böyle olur.
Oysa biraz bu işten anlayan birisi, özellikle küçük yaşlarda çalışma sonucu gelişimin çok hızlı olabileceğini, örneğin 8 yaşta onunculuğu zor yakalayan bir sporcunun, yıl içinde iyi bir eğitim alması durumunda, 7-8 ay sürecinde, Dünya ya da Avrupa Şampiyonluğunda madalyaya oynayabilecek ölçüde, kendini geliştirebileceğini iyi bilir. Bunun çok sayıda örneği de var aslında.
Ben bir tanesini yazayım: 2004 Avrupa Yaş Grupları Şampiyonasında 10 yaşta üçüncü olan Oğulcan Kanmazalp, yaş gruplarında ilk onda değildi. Oğulcan'ın çok iyi bir hocası vardı ve o kısa sürede herkesin önüne geçebildi. Diyorum ya bedava öğrenilmedi bu dersler diye.
O yüzden, yapılabilecek en vahim hata ilk üçe ya da birinciye ikinciye bu hakların kafadan verilmesidir. Aslında öncelikle, ilk üçe giren o yetenekli çocuklara yapılmış olur bu yanlış. Çünkü bu uygulama tembelleştirir sporcuyu. Sporcuyu besleyen en önemli unsur rekabettir.
Çözümü sıkıntılıdır bu sorunun. Çok sayıda sporcuyu çalıştırırsınız. Maliyeti yüksek olur. Sonra hoca en iyisini seçer, sorumluluğu üstüne alarak, o yüzden eleştiri alırsınız. Ama bu şekilde, Mustafa, Emre, Kübra, Betül ve Barış gibi büyük ustalar çıkabilir. Eleştiren çok olur, darılan gücenen çok olur, “ayrıştırıcı başkan” diyenler de çıkar. Ama başarı herkesi politik olarak mutlu ederek kazanılmaz. Aksi takdirde popülist olup hata yaparsınız. Buna örnek vermeme gerek var mı? Bakın TSF'ye görün.
Zamanında bazı hataları yapmış birisi olarak söylüyorum bunu. Gülkız Hanımın hakkı var mı aynı hatayı yapmaya? Asla yok! Biz satranç yokken yapıyorduk bu hataları ülkemizde. Koşullar aynı değil öncelikle.
Biz bunları bildiğini düşündüğümüz için aday gösterdik kendisini. Kendisi de seçilirken o sözü verdi. Bile bile bir hatayı yapıyorsanız, o artık hata değildir. Burada yapılan tamamen politik bir seçim. Ya da popülizm diyebiliriz. Aynı seçim yeni prosedürde de yapılmış.
II. Havuzların dibi delinir:
Gülkız Tulay ne kadar yanlış yaparsa yapsın, başarı yakalamamıza neden olan bir konu, milli takım alt yapı hocalarımızın mükemmel olmaları. Sistemi öyle bir kurduk ki zamanında, ne kadar uğraşırsa uğraşsın bozması zor herhangi bir kişinin.
Ancak, 5 Kasım 2012 tarihinden bu yana Avrupa ve Dünya Yaş Gruplarına gidecek sporcu seçiminde verilen kararların çok doğru olmadığını görüyoruz. Bu seçimlerde bazen ciddi ihmallerin olduğunu da söyleyebilirim. Ayrıntısına girmeyeceğim, hiçbir sporcumuzun töhmet altında kalmasını istemem. Ancak tek tek sayabilirim her birini hataların.
Milli takım havuzu seçiminde de, sporcu seçiminde de son derece politik davranıldığı açık. Politikten kastım şu: “Aman bir eleştiri gelmesin bana”
Ne kadar yanlış biliyor musunuz?
Sevgili veliler sizlere bir mesaj iletmek istiyorum burada. Geçici ve kısa süreli, adı başarı gibi görünen kolay kazanımlardan kaçının! Satranç çok zor bir spor, çok nankör bir spor. Ancak zorluklara göğüs gerip başarı kazanılabilir.
III. Milli takım hocaları özel dersler verir
En vahim hatalardan biri buydu. Yaş grubu alt yapı havuzlarında olan sporcularımıza, milli takım hocaları, takviye amaçlı özel dersler vermeye başladı. Bu durum, sporcu seçimlerinde çok tartışmalı sonuçlar oluşturdu.
Doğal olarak sonuçlara da yansıdı bu durum başarısızlık olarak.
IV. Bölgesel ve yöresel kamplarda kalite düşüşü (Tasarruf gerekçesiyle):
Gülkız Tulay, tasarruf yapmak amacıyla, bölgesel ve yöresel küçük ölçekli kampların kalitesini çok düşürdü. Ne demek bu şimdi?
Normalde çalışma sistemimizde aynı güçte bulunan ya da gücü birbirine yakın sporcuları bir araya toplamak vardı. Tabii bunun için konaklama ödenmesi gerekiyor. Çünkü bu birbirine yakın düzeydeki çocuklarımız genellikle farklı illerde bulunuyor.
Ne yapıldı? Aynı şehirde olan ve güçleri çok farklı olan sporcular bir araya toplanmaya başlandı. Konaklama ödenmemesi için evden gelip gidecek şekilde kamplar organize edildi. Üstüne üstlük bir de milli takım sorumlularının sürekli öğütülmesi ve bezdirilmesi de düşünülünce, eşgüdüm yok edildi, kontrol kaybedildi, kampların suyu çıktı. Eğitim kalitesi çok düştü bu yüzden.
Sonuç? Ortada.
V. Internetten eğitim saçmalığı:
Tasarruf yapmak amacıyla, eğitimler büyük oranda internete kaydırıldı. 14 ay hoca yüzü görmeden internette çalışan (turnuvalar hariç) üst düzey sporcularımız oldu. Oysa internet eğitimi tek başına yeterli olabilseydi, satranç spor olmazdı ki.
Sakın yanlış anlamayın, internet eğitimini yadsımıyorum, ama asıl olan yüz yüze eğitimdir. Önce gerçeklik!
Üstelik tasarruf adıyla bunu yapanlar, üçer dörder kişilik kadrolarla yurtdışında genel kurullara kongrelere, cümbür cemaat gidebildiler. Ona para var, ama spora, sporcunun eğitimine yok.
Üstelik tasarruf adıyla bunu yapanlar, üçer dörder kişilik kadrolarla yurtdışında genel kurullara kongrelere, cümbür cemaat gidebildiler. Ona para var, ama spora, sporcunun eğitimine yok.
VI. Milli Takımlar Sorumluları:
Biz 8 yılda 2 kişiyle çalıştık. Gülkız Hanım 2 yılda 5 kişiyle çalıştı. Sürekli değişen bu görev nedeniyle sistem oturtulamadı, zaten yoktu. Ben bilgisizliğin, acımasızlıkla örtülmeye çalışıldığı bu kadar kötü bir örneği bir arada görmedim daha önce.
İnsanlar milli takım sorumlusu mu, çevirmen mi, medya görevlisi mi, nedir? Kimse ne olduğunu anlayamadı.
Sonuç:
Anlayamıyorum eğer sporculara kaynak ayırmayacaksan, parayı ne yapacaksın yahu?
Bazı federasyonlarda görüyordum yurtdışında buna benzer durumları, gülüyordum. Güldüm komşuma geldi başıma.
İnanılır gibi değil, alt yapı katledildi 2 yıl içerisinde.
Nasıl mı ölçüyorum bu durumu?
Satrancın gelişimini bir piramit gibi düşünmeliyiz. Tabanda amatörler, onun üzerinde yetenek vaat eden elit sporcular (alt yapı), onun üzerinde gelişimi büyük ölçüde tamamlamış olağanüstü yetenekler (üst yapı) ve en tepede A milli takım.
Şimdi ne oldu? Ona bakalım
Tabanda hala sağlıklı bir durum var. Çünkü temelleri iyi atıldı. Tabanın ardında İş Bankası ve İş Bankasının yatırımları var, Okulda Satranca desteği var. O yüzden tabanı istese de bozamaz Gülkız Tulay.
Ancak alt yapı, orta yapı ve üst yapı diyebileceğimiz kısım köhnedi.
Örneğin, o olağanüstü yetenekler kısmında değerlendirebileceğimiz, gelişimini tamamlamış sporcularımız hala hak ettiği yerlerde değiller.
Onların yanında alternatif yok.
Yaşlar arasında müthiş boşluklar var.
Birkaç örnek vereyim:
Batuhan, Vahap, CC… artlarında kimse kalmadı. Oysa doğru ve istikrarlı bir alt yapı programıyla Volkan, Bahadır, Kağan, Emirhan, Ege ve ismini saymadığım inanılmaz yetenekli çocuklarımız çoktan orada olmalıydılar. Sadece erkekleri örnek verdim, kızlarda durum çok daha vahim.
Çok dikkatli yazmaya çalışıyorum, aşırı moral bozmamak için, ama gerçek bu.
Oysa o kadar çok isim var ki, veliler öyle destek oluyorlar ki. Bu kadar beceriksizliği anlayamıyorum ben.
Ocak 2009’da başlattığımız Altın Çocuklar projesi sonucunda 2-3 yıl içerisinde 5-6 büyük usta yetişiyor, 13-14 yaşında IM unvanlı sporcularımız oluyor. Ardından sanki nehrin kaynağına bomba konmuş gibi akan sular duruyor birden.
Yalan mı?
Yeni prosedür:
Yeni prosedür tam bir yetenek katliamıdır.
Neden mi? Yeni prosedür mü, talimat mı ölçüt mü ne olduğu belli olmayan bu belgeyle şu tanımlar getiriliyor:
Alt Yapı Çalışma Grubu, Milli Takımlar Havuzu
Önceki süreçten farklı olan şey, milli takımlar havuzunun tümüne değil sadece ilk 3 ve seçilmiş bazı sporculara Alt Yapı Çalışma gruplarında yer verilmesi.
Şimdi düşünelim birlikte.
8 yaş grubunda 1, 2, 3 dereceleri alan sporcular alt yapı çalışma gruplarına; ardında eş puanla kalan sporcular milli takım havuzuna giderler. Eş puanla da olsa ya da arada puan farkı bile olsa fark etmez. Sonuçta küçük bir fark sonucunda ilk üç çalışma grubunda yoğun eğitim alırken, hamle farkı nedeniyle bu olanağa kavuşamayan çocuklar dışarıda kalır. Süreç içerisinde, eğitici farkı kendini gösterir ve uçurum iyice büyür. Bir sonraki yıl alt yapı çalışma grubunda olmayanlar bir daha akranlarını yakalayamazlar.
Bu özellikle Anadolu’da IM ve GM düzeyinde çalıştırıcı olmayan illerimizde satrancın bitmesi demek olacaktır. Çünkü ailelerin bu farkı kapatma şansı hiç kalmayacaktır.
Haksız rekabet, makûs talih (yanlış başkan ve her dediğine evet diyen bir yönetim sırasında alt yapıda olmak), sporcuyu önemsemeyen bir Başkan sonuç bu olur.
Peki, nasıl olmalı?
Aklın yolu birdir.
Alacaksınız ilk 10-15 sporcuyu aynı havuza ve hepsine yoğun eğitim vereceksiniz il, il ve bölge bölge her ay kamp düzenleyerek.
Tabii bunun için para harcayacaksınız.
Hoca kadronuzu para tasarrufu için azaltmak yerine güçlendireceksiniz.
Hoca kadronuzu para tasarrufu için azaltmak yerine güçlendireceksiniz.
Ben sizin o iftiharla raporlara yazdığınız finansal karları ne yapacağınızı anlayamıyorum.
O yüzden sportif menkul kıymet yatırım ortaklığı dedim bu yönetime.
Haksız mıyım şimdi?
Devam edeceğim, ama Türkiye Küçükler Şampiyonasından sonra bir kaç isimle tek tek örnek vereceğim.
Devam edeceğim, ama Türkiye Küçükler Şampiyonasından sonra bir kaç isimle tek tek örnek vereceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder