Bu korkutucu başlık, ne yazık ki,
halen görevde olan Türkiye Satranç Federasyonu yönetiminin alt yapımızı
götürdüğü doğrultuyu ifade ediyor. Yaklaşık olarak iki haftadır işlerimin
yoğunluğu nedeniyle yazamadığım bu yazı dizisine devam ediyorum.
Başlarken sporda başarılı olmanın evrensel formülünü
Elit Sporcu + Elit Antrenör + Elit Kariyer = Dünya Çapında Bir Sporcu
olarak vermiş ve örnekleriyle bu formülün nasıl işlediğini kanıtlamıştık.
Elit Sporcu bulma sorunumuzun olmadığını, bunun bizim zamanımızda başlayan
ve Türkiye İş Bankası tarafından desteklenen Okulda Satranç sistemi sayesinde
olduğunu anlatmıştık. Elit Antrenör konusunda durumumuzun çok kötü olduğunu
yazmıştık. Büyük özverilerle yıllar içinde istihdam edilen çok sayıda elit antrenörümüzün
Gülkız Tulay yönetimince bilinçli ve onur kırıcı şekilde görevlerine son
verildiğini açıklamıştık. Bu süreçte, gelen eleştiriler üzerine, kısa bir süre
önce, yurtdışından zayıf antrenörlerin istihdam edildiğini de TSF web
sitesindeki haberlerde gördük.
Hani bazen madenlerimizde yabancı işçi çalıştırıldığını duyuyor ve
görüyoruz ya, aynı şekilde niteliksiz ve dilimizi bilmeyen yabancı
antrenörlerin ülkemizde istihdam edilmesini anlamak mümkün değil. Sigorta
ödeniyor mu, vergi ödeniyor mu belli değil! En kötüsü ülkemizde çok daha iyi
düzeyde eğitim kabiliyetine ve becerisine sahip elit antrenörler varken,
kaynağın yurt dışına aktarılması, Gülkız Tulay'ın yönetsel tercihlerinin ne
kadar Türk Satrancına yönelik olduğunu da kendi kendine açıklıyor zaten.
Bu eleştirilerden sonra da Elit Kariyer konusunu ele almıştık. Bizim
yönetimimiz zamanında başlatılan Özendirme Ödülleri sisteminin yok edildiğini
açıklamıştık. Kendi oğlunu komisyon üyesi olarak yurt dışına görevli götürmek
için kaynak bulabilen federasyon başkanının, başarılı sporcularımızın
eğitimleri için velilerin inanılmaz özverilerle harcadığı meblağa bir nebze
katkı koyabilecek bu özendirme ödüllerini nasıl kuşa çevirdiğini belgeleriyle
kanıtlamıştık.
Bu yanlış uygulamanın nasıl bir fecaat olduğunu ve trajedik sonuçlarının da
nasıl olduğunu aslında görmeye başladık. Bir kaç yıl önce, Avrupa ve Dünya
Şampiyonalarında yaş gruplarında çok başarılı sonuçlar alan bazı
yeteneklerimiz, artık ilk 6'ya bile giremiyor. Ailelerin maddi güçleri doğrultusunda
bu sporcularımızın eğitim, devam ediyor ya da duruyor. Sonuçları da çok vahim
oluyor. Herkes emin olabilir ki yakın bir süreç içerisinde madalya almak bizim
için artık hayal olacak. Gülkız Tulay bugün bile bırakıp gitse, bu yönetimden
bu saatte bile kurtulsak, çok iyi bir yönetim gelse bile, kaybedilen zamanın
telafisi ciddi bir maliyet ve süre karşılığında olacak.
Federasyonun kasasında para varken spora harcanmaması, alt yapıya harcanan
kaynağın, genel yönetim giderlerinin yarısı bile olmamasını anlamak mümkün
değil...
Elit Kariyerden söz ettikten sonra alt yapı çalışma grupları (eziyet
kümeleri) ve milli takım havuzu seçimini de gözler önüne serdik. Bu konuda
yapılan yanlışları tek tek ifade ettik. Milli Takım havuzlarına geldik.
Milli Takım Havuzu
2015 Milli Takım Havuzu: Küçük yaştaki elit sporcularımızın, bu kadar kötü
bir yarışma formatında ve yeteri kadar tur oynatılmadan aldıkları puanlar
sonucunda belirleniyor. Ülkemizin farklı şehirlerinden çocuklarımız bu havuzda
yer alıyor. Önce farkı gözler önüne sermek istiyorum: Benim dönemimde son iki
yılda, bu havuzda yer alan her sporcunun ayağına en iyi antrenörleri götürüyor,
her yıl elimizden gelenin çok daha fazlası sayıda yöresel kampı bu çocuklarımız
için düzenliyorduk. Kampların arasında çocuklarımız takip ediliyor, AYGEK
tarafından her bir sporcumuzun dosyası tutuluyor ve ödevleri, performansları,
turnuva sonuçları sürekli izleniyordu.
Gülkız Tulay ve bana göre çok başarısız yönetimi bu doğru uygulamaların
hepsini bir kenara bıraktılar. Sadece göz boyamaya yönelik bir kaç etkinlikle 2
yıl kaybettik. İki yıl sonra bu konuda eleştiriler gelmeye başlayınca bu kez
bir kıpırdanma oldu ama o da göstermelik olmaktan öteye gidemedi.
Milli Takım Havuzlarını yazmaya başlıyorum...
Görüşmek üzere,
Not: Bu aile çok büyük ama herşey anında geliyor bana!
Görev yaptığım sürede hakkımda iftirada bulunan herkes yanıtını mahkemede aldı. Şimdi aynı şeyi yapanlar var. Hesap sormazsam yazıklar olsun bana! Bu yazı dizisi bitsin başlıyorum o hesapları sormaya...