Zumbul

Zumbul
En Seçkin, En Kaliteli, En Ucuz Satranç Ürünleri

21 Mayıs 2015 Perşembe

Satrançta Yetenek Nasıl Yok Edilir? Yağmur Eraslan - Son

Okurken bile rahatsız eden bir başlık, ama gerçek. Sporda başarılı olmanın evrensel formülünü

Elit Sporcu + Elit Antrenör + Elit Kariyer = Dünya Çapında Bir Sporcu

olarak vermiş ve örnekleriyle bu formülün nasıl işlediğini kanıtlamıştık. Elit sporcuyu sorunsuz bulduğumuzu, bunun en büyük nedeninin de Türkiye İş Bankasının desteğiyle halen devam edilen, temelleri sağlam, Gülkız Tulay yönetiminin istese de zarar veremeyeceği Okulda Satranç sistemimiz olduğunu anlatmıştık. Ancak Elit antrenörlerden rahatsız olan yönetimin, önde gelen atrenörlerimizle yolları ayırdığını, antrenörlük sistemimizi, benim görevi bıraktığım 2012 tarihinden bugüne geliştirmeyi bir kenara bırakın neredeyse bitirdiğini örnekleriyle anlatmıştık.


Elit kariyer için, velilerin desteklenmesi gerektiğini, sporcuya; satranççı olması durumunda ekmeğini saygın şekilde kazanacağı bir kariyer garanti edilmesini ifade etmiştik. Velilerin desteklenmesi için geliştirdiğimiz Özendirme Ödüllerinin, kuşa çevrildiğini, "Altın Çocuklar" projesinin yok edildiğini, rakamlarla anlatmıştık.

Birileri çok rahatsız oldu bu gerçeklerden, şerefleri adlarını yazmaya yetemeyen bu ahlak yoksunları, benim bloğumu da kirletmeye kalktılar çirkin yorumlarıyla.

Aslında rakamsal örnekleri bir kaç kez vermiş, Esma Doğa Duran ve diğer sporcularımızın yaşadıklarıyla anlatmıştım. O satın alınmış ahlak yoksunlarına daha fazla yanıt vermeye gerek yok.

Ben 7 yaşında satranca başladım, olağanüstü yetenekli değildim, ama bugüne kadar katlanarak artan bir satranç aşkım vardı. Çocukluk arkadaşım ve Türk Satrancının en önemli tarihi simalarından birisi Cem Karadağ’ın verdiği birkaç kitapla hazırlandığım 1983 Türkiye Gençler Şampiyonasında, Balkan Gençler milli takımına girme hakkı kazanmıştım. Ancak, Federasyon seyahat için 600 Alman Markı para gerektiğini söylediğinde, bunu babacığıma iletemedim. Babam emekli bir öğretmen, annem ev kadınıydı. Bunu söylesem eminim, bu eşsiz onuru ve gururu yaşamam ve yaşamaları için borç harç para bulur benim gitmemi sağlardı. Ama o onura ulaşamadım. Benden milli takım sporcusu olmam için bedel istendiği gün bir karar verdim. TSF Başkanı olmaya ve bu makûs talihi değiştirmeye karar verdim. Kendi kendime o gün sorduğum soruyu bugün Spor Genel Müdürüne, Gençlik ve Spor Bakanına soruyorum: Milli takıma giren bir sporcu cebinden neden para harcar?

Ben o makûs talihi değiştirmeyi ekibimle başardım da! Türk Satrancı dünyada bir numara oldu. Ama emin olun bu başarı ne kadar büyükse, koltuğu devretmek için seçtiğim isim de o kadar büyük bir hata oldu. Bu yaşamımda en çok utandığım en büyük hatam oldu diyebilirim! Gülkız Tulay seçimi benim en büyük hatamdır!

Bu göz göre göre yok edilen alt yapının önemli temsilcilerinden birisiyle tanıştırıyorum sizi bugün! Bir örnek bin sözcükten daha iyidir! Size satrancın alt yapısının nasıl yok edildiğinin en iyi örneklerinden birisini veriyorum!



Trabzon’dan Yağmur Eraslan!

Trabzon’un fırtınası, bordo mavi formasıyla törenlere çıkan Yağmur, 2005 doğumlu! Ablası Ecem de 2003 doğumlu. Gülkız Tulay yönetiminin hatalarından dolayı kaybetmekte olduğumuz onlarca yetenekten sadece birisi Yağmur! Babası emekli memur, annesi ev hanımı…


Kaledibi İlköğretim Okulu

Kaledibi İlköğretim Okulunda okuyor. Ne ilginçtir ki o okulda ben de birinci ve ikinci sınıfları okumuştum. Rahmetli annem Yıldız Oğuz Yazıcı da o okuldan mezun olmuştu.


Kaledibi'nde yıllardır süregelen satranç geleneğinin sonucu! Satranççılar madalya töreninde


Yağmur’un öyküsü; ablası Ecem’in, İlköğretim Okulu öğretmeni yetenek kâşifi Yusuf Tomar tarafından birinci sınıfta keşfedilmesiyle başlıyor. Ecem eve geliyor satrancı çok sevdiğini ve satranç dersi aldığını kardeşine anlatıyor. Yağmur bayılıyor bu oyuna, ablayla oynamaya başlıyor.


Ecem ve Yağmur Eraslan

Kısa zamanda Yağmur’un da olağanüstü bir yetenek olduğu fark ediliyor. Trabzon’un genç ve deneyimli satranç hocası Fatih Demirbaş çocukları eğitmeye başlıyor. Yusuf Tomar hocadan en güzel şekilde temel ilkeleri öğrenip, üzerine Fatih Hocadan ileri düzeyde dersler alınca, kız kardeşler kısa zamanda ustalaşıyorlar bu müthiş oyunda.

2012 yılında Antalya’da düzenlenen Türkiye Küçükler Satranç Şampiyonasında Yağmur 7 yaş grubunda oynuyor. Spor tarihimize geçecek bir fair-play olayına sahne oluyor satranç sporu. Yağmur ilk turlardan birisinde çok iyi konuma geçiyor ve rakibine karşı kale kazanıyor. Rakip ağlamaya başlıyor, masadan kalkıyor, döndüğünde Yağmur arkadaşının ağlamasına dayanamayarak beraberlik teklif ediyor. O yarışmada Yağmur, yine ülkemizin önemli yeteneklerinden Ceren Ülker ve Efsun Yakut kızlarımızla birlikte 7 puanla birinciliği paylaşıyor ve eşitlik bozma ile ikinci oluyor. Yani o yarım puan da olsa 7,5 puan ile şampiyon olacakken ikinci oluyor. Ne kadar güzel değil mi?

2012 Gümüş madalya Yağmur'un

2012 Türkiye Küçükler Satranç Şampiyonası 7 Yaş Kadınlar Sıralaması

Yağmur’un bu başarısı Beyazıt Öztürk’ün Beyaz Show programına konuk olmasına neden oluyor.

 
Aklı gibi yüreği de süper bir çocuk Yağmur Eraslan! Beyazıt Öztürk'ün bile gözlerini yaşartıyor.

2012 Yılında Yunanistan’da düzenlenen Avrupa Okullar Satranç Şampiyonasında Yağmur 7 yaşta ikinci oluyor.

2013 yılında Türkiye Küçükler Şampiyonasında, 8 yaş kadınlarda sıra değişmiyor, Ceren Ülker ve Yağmur bu kez yarışmayı 7,5 puanda bitiriyor, Yağmur averajla yine ikinci oluyor.




2013 Türkiye Küçükler Satranç Şampiyonası 8 Yaş Kadınlar Sıralaması

2014 yılında 9 yaş kadınlarda şampiyonluğu büyük yeteneğimiz Işıl Can 8,5 puan ile alıyor, Yağmur bu kez 6 sporcuyla birlikte 7 puanla ikinciliği paylaşıyor, ama yine üçüncü olmayı başarıyor.

2014 Türkiye Küçükler Satranç Şampiyonası 9 Yaş Kadınlar Sıralaması

2015 yılında 10 yaş kadınlarda Yağmur ilk üçe giremiyor. Aldığı derece dokuzunculuk ama yine milli takım havuzuna girmeyi başarıyor.

Sevgili okurlar, aranızda bir Avrupa İkincisi var mı bilmiyorum, ama ben bir Avrupa İkincisinden söz ediyorum. Sıradan birinden değil!

Şimdi artık Yağmurun ailesi maddi olarak tükenmiş durumda. Ben kıymetli babası ile görüşmedim hiç! Böyle evlatları ülkemize yetiştirdiği için o muhterem babanın ve annenin ellerini sıkma onuruna da kavuşamadım.

Ama soruyorum size sonuçta ne farkı var, yapılan yanlışın? 1983’teki Ali Nihat Yazıcı’nın yaşadığı ile 2015 yılında Yağmur Eraslan’ın yaşadığı arasındaki en önemli fark o zaman satrancın bu ülkede 200 kişilik bir camianın oyunu olması, o federasyonun bir kuruş bütçesi olmamasıydı, bugün satranç sporu milyonların gönlünde yer alıyor. 1983’teki federasyon yöneticilerimiz; ceplerinden bedeller ödeyerek destek oluyorlardı milli takımlara. Kapı kapı dolaşıp para toplayıp kafilelerin masraflarına destek oluyorlardı. 2015 yılında; Federasyon Devletin federasyonu, bütçesi var, sponsoru var, ama koltukları dolu olmasına rağmen yönetimi yok.  Yani kaynak varken, yokluk çekmek, bu kadar büyük bir ülkede, Allah vergisi bir elit sporcunun göz göre göre yeteneğinin yok edilmesini izlemek acı verici.

Yağmur eğer; Çin, Rusya, Ukrayna, Azerbaycan’da olsaydı, biz dahil tüm Dünya çoktan ismini bilirdi” cümlesini bana kurduranlar utansın, utansın, utansın!

Yağmur Eraslan, Trabzon ilinin satranç sporunda tek gururu değil kuşkusuz, ama önemli örneklerden birisi! Aslında her şehirde bir Yağmur olması, Esma Doğa Duran olması acıyı daha da büyütüyor.
Yağmur her yurt dışı turnuvaya gideceği zaman baba banka kredisi çekiyor, kızına eşlik ediyor. Siz olsaydınız ne yapardınız? Aranızda kaç kişi 7-10 yaş aralığındaki kızını tek başına yurt dışına yollar? Bırakın yurt dışını, aranızda kaç kişi 7-10 yaş aralığındaki kızını ya da oğlunu tek başına halk otobüsüyle bir yere yollar? Çocuk bu yahu!

Baba birkaç kez yurt dışına çocuğunu götürmek için banka kredisi çekiyor. Aslında benim dönemimde satranç sporuna özel Özendirme Ödülleri ihdas etmiş ve bu ödüllerle, başarılı çocuklarımızın velilerine bir nebze de olsa destek olmaya çalışmıştık. Ancak Gülkız Tulay yönetiminin 2012 yılında ilk yönetim kurulunda aldığı ilk karar bu ödüllerin neredeyse cep harçlığı düzeyine düşürülmesi oluyordu, dolayısıyla orada umut yok.

Kırpılandan sonra ödenen miktarlar; “ödül mü hakaret mi” belli değil!  Uçak bileti bile alamazsınız İstanbul – Trabzon arasında! 3 kuruş para!

O da olmayınca baba her yurtdışı görevde kızına eşlik etmek için kredi çekiyor. Durum bu. Ne yapsın o baba?

Federasyonun yönetimine ve neden olduğu trajediye bakar mısınız?

Oysa aynı Federasyon Başkanı Gülkız Tulay kendi oğlunu birden çok kez, Dış İlişkiler Komisyonu üyeliği adı altında, cebine harcırahını dahi koyarak, hatta ulaşımını, konaklamasını da vererek Federasyonun parasıyla “ki bu seyahatlerden sadece bir tanesi Yağmur’un ailesini 3 kez yanında götürmeye yeterdi”, götürebiliyor.

Gülkız Hanım bana “büyük ekonomist olduğunu” söylüyordu, ama “sürekli spordan kırpan” ne acıdır ki “sıra oğlunu federasyonun parasıyla görevli olarak gönderip harcırah ödemeye gelince” tasarruf etmeyen bir ekonomi anlayışı bizden uzak dursun. Ben hala inanamıyorum; biri bana söylesin insan ailesinden birisini nasıl olur da bir komisyon kurup, üye yapıp, görevli yazar?

O da yetmiyor, Gülkız Tulay, yabancı dil sıkıntısı nedeniyle FIDE Asbaşkanı olarak davet edildiği FIDE toplantısına, Çin’e, Nisan 2015’te yanında bir yönetim kurulu üyesini götürüyor. Götürdüğü kişinin Federasyon Yönetiminde olmanın dışında satrançla bir ilgisi yok.



FIDE resmi sitesinde yer alan bu fotoğrafta donatılmış masada eksik yok! Yüzler gülüyor, oysa bizim içimiz ağlıyor Yağmur’lar için. Gülkız Hanım icraatınızdan dolayı içimiz ağlıyor!  Gülkız Tulay’ın yukarıda resimde görülen fotoğrafı, FIDE Başkanlar Kurulunun eş zamanlı olarak düzenlendiği, Dünya Kadınlar Takım Şampiyonasının Kapanış Töreninde çekiliyor.

2015 Türkiye Kadınlar Şampiyonası 8-14 Mart tarihlerinde Gaziantep’te düzenleniyordu. Camiadan gelen yoğun istek üzerine Özgecan Aslan’ın anısına düzenleniyordu bu önemli organizasyon. Arzum Firması sponsorluğunu üstleniyordu, maalesef TSF’nin umursamaması nedeniyle çok az katılım oluyordu bu şampiyonaya. Gülkız Tulay TSF’nin ilk kadın başkanı olarak, Belediye Başkanının kadın olduğu Gaziantep’te düzenlenen Türkiye Kadınlar Şampiyonasının Kapanış Törenine Gülkız Tulay katılmadı, ama Çin’de Dünya Takımlar Şampiyonasının Kapanış Törenine katılabildi! Her şey klişe yani!

Yağmur’umuza dönelim biz!

Yağmurun kıymetli babası Karadeniz’in delikanlı, yüreği bükülmez, onuruna dokunulmaz milyonlarca insanından sadece birisi. Yağmur iki yıldır özel yetenekli bir çocuk olarak Fatih Demirbaş tarafından amatör bir anlayışla profesyonel şekilde eğitiliyor. Artık kamplara katılma konusunda ailesinin tereddütleri var. Kaynak olarak tükenmiş durumdalar. Bir ay önce Ordu’da düzenlenecek bir turnuvaya hocası götürmek istese de, aile Yağmur’u göndermiyor. Kimseye muhtaç olmamak için, onurlu olduklarından, mert olduklarından. Kim bilir, belki de “kızımız bu spordan uzaklaşsın, soğusun” diye umut ediyorlardır. Acı ama büyük bir olasılık bu!

Ne oğlunu federasyon parasıyla görevli olarak gezdiren varlıklı federasyon başkanına, ne hemşerileri olan Spor Genel Müdürüne, ne de hemşerileri olan Gençlik ve Spor Bakanına rahatsızlık vermiyorlar.

Yağmur onlarca, yüzlerce yok edilen yetenekten birisi!

Kaybedilen zaman asla geri gelmeyecek!
Vicdanımız var mı bizim? Benim var ve paramparça!

Ben Spor Genel Müdürümüz Ömer Altunsoy’a ve Gençlik ve Spor Bakanımız Çağatay Kılıç’a soruyorum: NE ZAMAN BİTECEK SATRANCIN BU ŞEKİLDE YÖNETİMİ?

Hoşçakalın


Not: Rosinante, beni Don Kişot olarak değerlendirmiş, ama at sahibine göre kişner!