Satranç A.Ş. ile
ilgili yazılarıma devam edeceğim, ama bu arada söz verdiğim ve unuttuğum bir
konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum.
Aylardır, TSF’ye
eleştirilerde bulunuyorum. Gülkız Tulay’ın, kendisine gümüş tepside dört
dörtlük sunulan, iki olimpiyat düzenlemiş, okulda satrancı, onlarca ve yüzlerce
uluslararası organizasyonları, Satranç A.Ş., alt yapıda onlarca ve yüzlerce
madalyası, tertemiz mali tabloları ile ve büyük kısmı devam eden yönetimiyle
aldığı dünyanın en büyük ve en sağlam temelleri üzerine oturtulmuş satranç
federasyonunu, bana göre kötü olan bir yönetim tarzıyla düşürdüğü durumlar
nedeniyle eleştirdim.
Kişisel bir
beklentim var mıydı?
Açıklıyorum…
Spor Meydanı
gazetesinde yazmaya başladığım sıralarda, İstanbul’da babama uğradığımda, sevgili
babam gazeteyi aldı, inceledi ve okudu. Sonra da bana; “Eğer bu yazdıkların doğruysa Federasyon Başkanının istifa etmesi lazım,
bunlar çok ciddi suçlamalar, eğer doğru değilse hakkında dava açabilir”
dedi…
Ama yazdıklarımın
hepsi harfi harfine doğruydu. Federasyon Başkanı dava açma konusunda Spor
Meydanı Gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Muzaffer Batumlu'ya rastlantı sonucu karşılaştıkları Veli Ozan Çakır'ın odasında, kısa süre önce gözdağı vermeye kalktı.
Ama tahmin ederseniz, basın emekçileri çok fazla itibar etmiyor bu tür
yaklaşımlara, aksi takdirde basın özgürlüğünden söz etmek mümkün olabilir mi?
Biz konumuza dönelim…
Gelin Türkiye Satranç Federasyonunun içler acısı durumuna bakalım...
Kendisine
kardeşim diyerek federasyon başkanlığı için aday gösterdiğim, desteklediğim,
seçim kampanyasına katıldığım, gidip oy istediğim, kefil olduğum Gülkız Tulay,
o kadar ama o kadar kötü bir yönetim gösterdi ki, herhalde “bir spor federasyonu nasıl yönetilmemeli?” diye mantığa aykırı bir
soru olsa, mantıklı tek yanıtı tüm dünyada TSF yönetimidir.
Aldığı kararların
çoğunda, satranç seçimlerinde alacağı oylara ilişkin politik kaygıları olan; seçildiği
zamana kadar logaritmik olarak büyüyen federasyonun, “ayağı uzarken yorganının da büyütülmesi gerekirken” tam tersine alt
yapıyı yok eden, tasarruf başlığı altında gelecek vaat eden sporcularımızın
kamplarından, turnuvalarından, antrenörlerinden kısan; satrancı atari oyunu
sanıp milli takım kamplarını internete taşıyan, Or-An Sitesinde Satranç
Akademisi yapılmak üzere Olağanüstü Genel Kurul kararıyla alınmış olan binayı
bir an önce bitirip Türk Satrancının hizmetine sokması gerekirken borcunu inkâr edip
yüzbinlerce lira cezai tazminatı ödemekle federasyonu karşı karşıya bırakan;
Türkiye İş Bankası Süper Satranç Ligine ilişkin aldığı yanlış kararlar ile
Kadın Satrancının geleceğini Türkiye’de tehlikeye sokan; ilk kadın başkanımız
olarak klişelerde yeri göğü sallayıp 2015 Türkiye Kadınlar Şampiyonasının adını
kadına şiddetin en üzücü sembollerinden birisi haline gelen Özgecan Aslan’a
adayıp sonra da konuya verdiği önemi kapanış törenine bile gitmeyerek gösteren,
ama hemen ardından Çindeki Dünya Kadınlar Takım Şampiyonasının kapanış törenini
kaçırmayan; özendirme ödüllerini kırpan ve serçeye çeviren, Türkiye Küçükler
Şampiyonasını çok yüksek maliyetlerle ve anlaşılmaz bedellerle düzenleyerek veliler
üzerine iyice yük haline getiren; 18 ay milli takım kampı yapmayan, genç
yeteneklerimize destek vermeyen, yıllar süren mücadelelerle dişimizden
tırnağımızdan artırarak yetiştirdiğimiz elleri iki elin parmakları kadar olan
elit antrenörlerin hepsinin işine son veren, onların yerine kimsenin adını ve
deneyimini doğru dürüst bilmediği yabancı antrenörleri istihdam eden; bize
verilmesi kesinleşmiş ya da söz verilmiş Avrupa ve Dünya Şampiyonalarını almayı
beceremeyen, bir başkan ve yönetimi… Bakın en sona koyuyorum, oğlunu hiçbir işlevini
henüz görmediğimiz bir komisyon üyesi olarak federasyon olanaklarıyla en az 3
kez yurt dışına gönderen de bu başkandı.
Daha aslında çok
vardı yazacak şey ama siz nefes alın diye ara verdim.
Eleştirilerimi
sosyal medyada paylaştığımda, beğendiklerini belirten satranççılar hemen
markaja alınıyor. Kendilerine ulaşılıyor, Gülkız Tulay'ın yüksek
makamlarına aracıları sayesinde çıkartılıp konuşuluyor, ikna edilmeye
çalışılıyorlar. Ne kadar başarılı oldukları bunu bilmemden belli değil mi?
Ey Gülkız Tulay,
siz o çevrenizdekilere çok fazla güvenmeyin.
Sizin bana bu
yaptıklarınızdan sonra onlar size neler yapacaklar görün bakın! O sandık öyle
muhteşem bir şey ki, zarfın içine giren tokatlar çıktığında insanı darmadağın
eder. Demokrasi güzeldir! Bekleyin görün…
Pek sandığa kadar orada kalacağınıza
ihtimal vermiyorum ama umarım görürüz birlikte…
Bu arada, adımız “malum kişi” ye çıkmış camiada. Diğer
yandan kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla hesabı, yollayayım mektuplarımı: “Karaman’ın Koyunu Sonra Çıkar oyunu” boş bir laf
değilmiş, her devirde geçerliymiş… Başta
kırk yıllık bazı dostum olduğuna inandığım gergedanlar ve kül kedileri olmak üzere, artık adımı
bile anmaktan korkar olmuş bazıları, bana "malum kişi" sıfatını takmışlar. Diğer mektupları diğer yazılara saklıyorum, yanlış anlaşılmasın diye...
Buna rağmen her gün beni arayıp hatırımı
soran, iletişim kuran çok sayıda kulübe, yöneticilerine ve cesur yüreklere ben
şükranlarımı sunuyorum.
Onlar da
sordular, birçok kişinin aklında da aynı sorular var, ben de açıklayayım dedim.
Amacım Nedir?
Şahsi bir beklentim var mı?
Bundan bir ay
önce bir satranççının düğününde bir araya geldik bazı dostlarımızla. Orada
camiamızın yakından tanıdığı bir kulüp yetkilisi bana, “Başkanım tekrar aday olacaksınız galiba, kurtarın bizi bu dertten”
dedi.
Aday olmayacağım!
Ben o defteri
kapattım… Gülkız Tulay tek başına aday olmadıkça aday olmayı düşünmüyorum. Biz hep elele vererek bu dertten Türk Satrancını kurtarırız...
Peki, müdahil de
mi olmayacağım? Sonuna kadar içindeyim Türk Satrancının her aşamasına da
müdahilim…
Türk Satrancı
benim için çok kişisel bir sorun arkadaşlar! İyi yönetildikçe sesimi çıkartmam.
Kötü yönetilirse, elimden geleni ardıma koymam.
Benim üçüncü kızım gibi, anam ağladı bugünlere gelsin diye, bilen bilir,
bilmeyen ne istiyorsa onu düşünsün.
Bir oyum var, bir
de gür cesur sesim... Sonuna kadar içinde olacağım seçimlerin…
Ben TSF
seçimlerinin 2016’dan çok daha önce olacağını düşünüyorum. Aday olan, adaylık
düşünenler varsa gelsin konuşalım.
Satranç
Manifestomu yakında yayınlayacağım…
Nasıl bir başkan
adayı istediğimi ve nasıl bir başkan istemediğimi de… Bu ülkede satrancı seven,
iyi eğitilmiş, namuslu, düzgün çalışacak, 2012’de yere düşmüş bayrağı alıp
eskisinden de yukarılara koyacak çok kişi biliyorum ben…
Bu arada tüm babaların, babalar gününü bir kez daha kutlarım...
Görüşmek üzere
Bu arada tüm babaların, babalar gününü bir kez daha kutlarım...
Görüşmek üzere
Not: Sayın Başkan oğlunun seyahatleriyle ilgili her yazıda ve her yerde bir
şeyler yazmama çok alınıyormuş. Kendisine önerim, ödesin federasyonun harcadığı
paraları cebinden, makbuzunu köşesinde yayınlasın ya da bana yollasın kapatalım bu konuyu.
Anımsatayım;
2014 Tromsö Olimpiyat, 2013 Estonya FIDE Genel Kurulu, 2013 Polonya Varşova
Avrupa Satranç Birliği Genel Kurulu… Bunlar benim bildiklerim, bilmediklerimi
de ileride biliriz, öğreniriz...