Zumbul

Zumbul
En Seçkin, En Kaliteli, En Ucuz Satranç Ürünleri

25 Haziran 2015 Perşembe

Malum Kişi Yazıyor...

Satranç A.Ş. ile ilgili yazılarıma devam edeceğim, ama bu arada söz verdiğim ve unuttuğum bir konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum. 

Aylardır, TSF’ye eleştirilerde bulunuyorum. Gülkız Tulay’ın, kendisine gümüş tepside dört dörtlük sunulan, iki olimpiyat düzenlemiş, okulda satrancı, onlarca ve yüzlerce uluslararası organizasyonları, Satranç A.Ş., alt yapıda onlarca ve yüzlerce madalyası, tertemiz mali tabloları ile ve büyük kısmı devam eden yönetimiyle aldığı dünyanın en büyük ve en sağlam temelleri üzerine oturtulmuş satranç federasyonunu, bana göre kötü olan bir yönetim tarzıyla düşürdüğü durumlar nedeniyle eleştirdim.
Kişisel bir beklentim var mıydı? 
Açıklıyorum…

Spor Meydanı gazetesinde yazmaya başladığım sıralarda, İstanbul’da babama uğradığımda, sevgili babam gazeteyi aldı, inceledi ve okudu. Sonra da bana; “Eğer bu yazdıkların doğruysa Federasyon Başkanının istifa etmesi lazım, bunlar çok ciddi suçlamalar, eğer doğru değilse hakkında dava açabilir” dedi…

Ama yazdıklarımın hepsi harfi harfine doğruydu. Federasyon Başkanı dava açma konusunda Spor Meydanı Gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Muzaffer Batumlu'ya rastlantı sonucu karşılaştıkları Veli Ozan Çakır'ın odasında, kısa süre önce gözdağı vermeye kalktı. Ama tahmin ederseniz, basın emekçileri çok fazla itibar etmiyor bu tür yaklaşımlara, aksi takdirde basın özgürlüğünden söz etmek mümkün olabilir mi? Biz konumuza dönelim… 

Gelin Türkiye Satranç Federasyonunun içler acısı durumuna bakalım... 

Kendisine kardeşim diyerek federasyon başkanlığı için aday gösterdiğim, desteklediğim, seçim kampanyasına katıldığım, gidip oy istediğim, kefil olduğum Gülkız Tulay, o kadar ama o kadar kötü bir yönetim gösterdi ki, herhalde “bir spor federasyonu nasıl yönetilmemeli?” diye mantığa aykırı bir soru olsa, mantıklı tek yanıtı tüm dünyada TSF yönetimidir.

Aldığı kararların çoğunda, satranç seçimlerinde alacağı oylara ilişkin politik kaygıları olan; seçildiği zamana kadar logaritmik olarak büyüyen federasyonun, “ayağı uzarken yorganının da büyütülmesi gerekirken” tam tersine alt yapıyı yok eden, tasarruf başlığı altında gelecek vaat eden sporcularımızın kamplarından, turnuvalarından, antrenörlerinden kısan; satrancı atari oyunu sanıp milli takım kamplarını internete taşıyan, Or-An Sitesinde Satranç Akademisi yapılmak üzere Olağanüstü Genel Kurul kararıyla alınmış olan binayı bir an önce bitirip Türk Satrancının hizmetine sokması gerekirken borcunu inkâr edip yüzbinlerce lira cezai tazminatı ödemekle federasyonu karşı karşıya bırakan; Türkiye İş Bankası Süper Satranç Ligine ilişkin aldığı yanlış kararlar ile Kadın Satrancının geleceğini Türkiye’de tehlikeye sokan; ilk kadın başkanımız olarak klişelerde yeri göğü sallayıp 2015 Türkiye Kadınlar Şampiyonasının adını kadına şiddetin en üzücü sembollerinden birisi haline gelen Özgecan Aslan’a adayıp sonra da konuya verdiği önemi kapanış törenine bile gitmeyerek gösteren, ama hemen ardından Çindeki Dünya Kadınlar Takım Şampiyonasının kapanış törenini kaçırmayan; özendirme ödüllerini kırpan ve serçeye çeviren, Türkiye Küçükler Şampiyonasını çok yüksek maliyetlerle ve anlaşılmaz bedellerle düzenleyerek veliler üzerine iyice yük haline getiren; 18 ay milli takım kampı yapmayan, genç yeteneklerimize destek vermeyen, yıllar süren mücadelelerle dişimizden tırnağımızdan artırarak yetiştirdiğimiz elleri iki elin parmakları kadar olan elit antrenörlerin hepsinin işine son veren, onların yerine kimsenin adını ve deneyimini doğru dürüst bilmediği yabancı antrenörleri istihdam eden; bize verilmesi kesinleşmiş ya da söz verilmiş Avrupa ve Dünya Şampiyonalarını almayı beceremeyen, bir başkan ve yönetimi… Bakın en sona koyuyorum, oğlunu hiçbir işlevini henüz görmediğimiz bir komisyon üyesi olarak federasyon olanaklarıyla en az 3 kez yurt dışına gönderen de bu başkandı.

Daha aslında çok vardı yazacak şey ama siz nefes alın diye ara verdim.

Eleştirilerimi sosyal medyada paylaştığımda, beğendiklerini belirten satranççılar hemen markaja alınıyor. Kendilerine ulaşılıyor, Gülkız Tulay'ın yüksek makamlarına aracıları sayesinde çıkartılıp konuşuluyor, ikna edilmeye çalışılıyorlar. Ne kadar başarılı oldukları bunu bilmemden belli değil mi?

Ey Gülkız Tulay, siz o çevrenizdekilere çok fazla güvenmeyin.
Sizin bana bu yaptıklarınızdan sonra onlar size neler yapacaklar görün bakın! O sandık öyle muhteşem bir şey ki, zarfın içine giren tokatlar çıktığında insanı darmadağın eder. Demokrasi güzeldir! Bekleyin görün… 

Pek sandığa kadar orada kalacağınıza ihtimal vermiyorum ama umarım görürüz birlikte…

Bu arada, adımız “malum kişi” ye çıkmış camiada. Diğer yandan kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla hesabı, yollayayım mektuplarımı: “Karaman’ın Koyunu Sonra Çıkar oyunu” boş bir laf değilmiş, her devirde geçerliymiş…  Başta kırk yıllık bazı dostum olduğuna inandığım gergedanlar ve kül kedileri olmak üzere, artık adımı bile anmaktan korkar olmuş bazıları, bana "malum kişi" sıfatını takmışlar. Diğer mektupları diğer yazılara saklıyorum, yanlış anlaşılmasın diye...

Buna rağmen her gün beni arayıp hatırımı soran, iletişim kuran çok sayıda kulübe, yöneticilerine ve cesur yüreklere ben şükranlarımı sunuyorum.

Onlar da sordular, birçok kişinin aklında da aynı sorular var, ben de açıklayayım dedim.

Amacım Nedir? Şahsi bir beklentim var mı?

Bundan bir ay önce bir satranççının düğününde bir araya geldik bazı dostlarımızla. Orada camiamızın yakından tanıdığı bir kulüp yetkilisi bana, “Başkanım tekrar aday olacaksınız galiba, kurtarın bizi bu dertten” dedi.

Aday olmayacağım!

Ben o defteri kapattım… Gülkız Tulay tek başına aday olmadıkça aday olmayı düşünmüyorum. Biz hep elele vererek bu dertten Türk Satrancını kurtarırız...

Peki, müdahil de mi olmayacağım? Sonuna kadar içindeyim Türk Satrancının her aşamasına da müdahilim…

Türk Satrancı benim için çok kişisel bir sorun arkadaşlar! İyi yönetildikçe sesimi çıkartmam. Kötü yönetilirse, elimden geleni ardıma koymam.  Benim üçüncü kızım gibi, anam ağladı bugünlere gelsin diye, bilen bilir, bilmeyen ne istiyorsa onu düşünsün.

Bir oyum var, bir de gür cesur sesim... Sonuna kadar içinde olacağım seçimlerin…  

Ben TSF seçimlerinin 2016’dan çok daha önce olacağını düşünüyorum. Aday olan, adaylık düşünenler varsa gelsin konuşalım.  

Satranç Manifestomu yakında yayınlayacağım…

Nasıl bir başkan adayı istediğimi ve nasıl bir başkan istemediğimi de… Bu ülkede satrancı seven, iyi eğitilmiş, namuslu, düzgün çalışacak, 2012’de yere düşmüş bayrağı alıp eskisinden de yukarılara koyacak çok kişi biliyorum ben…

Bu arada tüm babaların, babalar gününü bir kez daha kutlarım...

Görüşmek üzere


Not: Sayın Başkan oğlunun seyahatleriyle ilgili her yazıda ve her yerde bir şeyler yazmama çok alınıyormuş. Kendisine önerim, ödesin federasyonun harcadığı paraları cebinden, makbuzunu köşesinde yayınlasın ya da bana yollasın kapatalım bu konuyu. 

Anımsatayım; 2014 Tromsö Olimpiyat, 2013 Estonya FIDE Genel Kurulu, 2013 Polonya Varşova Avrupa Satranç Birliği Genel Kurulu… Bunlar benim bildiklerim, bilmediklerimi de ileride biliriz, öğreniriz...