Anımsayanlar olabilir, benim başkanlığım döneminde 2010 yılında sermayesi 100.000 TL olan Satranç A.Ş. adında bir şirket kurmuştuk. Şirketin sermayesi 1.000 hisseden oluşmaktaydı. 996’sı Federasyona, 4 hisse de camiamızın tanıdığı ve saygı duyduğu 4 kişiye (IM Hasan Kılıçaslan, FM Hakan Erdoğan, FM ve IA Özgür Solakoğlu ile IA Selçuk Büyükvural) aitti.
Amaç belliydi. Federasyonun ticari faaliyetlere girmesi mümkün değildi, o nedenle futbolda çok iyi örneklerini gördüğümüz bir A.Ş. ile bu faaliyetlerin yürütülmesi çok mantıklıydı.
Şirket benim dönemimde 3 yıl üst üste kar elde etti. Şimdi siz Gülkız Hanım ve yakın çevresinden farklı öyküler duyabilirsiniz ama hesap kitap ortada.
Benim FIDE Okulda Satranç Komisyonu başkanlığı yaptığım süreçte de 200.000 Avronun üzerinde ihracat yine bu şirket tarafından yapıldı. Ulaşabildiğimiz ve FIDE’nin Okulda Satranç projesini başlattığı birçok ülkeye malzemeleri, FIDE tarafından baktığımızda Satranç A.Ş.’den aldık.
Satranç A.Ş.’nin başlangıçta Yönetim Kurulu Başkanı bendim. Benim dönemimde yönetimi ve denetiminin tümü TSF Yönetim Kurulu üyelerinden oluşan Satranç A.Ş.’de bu görev için kimse bir kuruş para almadı. Hiçbir huzur hakkı ödenmedi. Ben bunu istemedim.
Doğal olarak, TSF Başkanlığını bırakınca, Satranç A.Ş. Yönetimine ilişkin bu görevlerimizin de sona ermesi gerekiyordu.
Şimdi bu yazı dizimde size satranç A.Ş. ile ilgili gördüğüm saçma sapan şeyleri yazacağım. TSF yönetimini işgal eden Gülkız Tulay ve ekibinin yönetme konusunda ne düzeyde olduğunu daha iyi anlamanız için.
İlk Rezalet – Defter Rezaleti
Şirket sahibi olanlar, ticaret yapanlar bilir. Şirketlerin mali konularda tutulması gereken, noterce onaylanan ve vergi denetmenlerinin incelemesine açık defterleri vardır. Satranç A.Ş.’nin de kurulduğunda bu defterleri hazırlanmış, mali müşavirimiz tarafından yasaların gerektirdiği şekilde onaylanmıştı.
Yasal olarak, defterlerin varlığına ve tutulmasına ilişkin sorumluluk şirket yöneticilerine ait oluyor. Ben de Yönetim Kurulu Başkanı olmam nedeniyle, şirketin diğer yönetim kurulu üyeleri, Genel Müdürü ile birlikte bu sorumluluğa sahip kişiydim.
Sizlere bir önerim var, şirketiniz varsa bu defterleri mali müşavirinize imza karşılığı teslim edin. Aksi takdirde defterlere bir şey olursa hapis cezası var, mali cezaların yanında.
Federasyondaki görevimden ayrıldıktan sonra, doğal olan, yeni seçilen başkanın benden sadece bu tür belgeleri değil, federasyona, şirkete ait başka mal, hesap, para ve belge ne varsa teslim almasıydı.
Aslında, görünen köy o zaman da kılavuz istemiyordu, ama benim gözlerim duyduğum güvenden dolayı çok bozukmuş zamanında, dersimi aldım.
Her neyse, daha sonra ayrıntılarını sizle paylaşacağım şekilde, seçimden yaklaşık 2 ay sonra (Ocak 2013), TSF’de ulaşım görevlisi olarak görev yapan Bayram Yılmaz aracılığıyla bana bir yazı yollandı. İstenilen yazıyı Satranç A.Ş. Y.K. Başkanı olarak imzalamamdı. Ben de uygun bulmadım ve imzalamadım. Bu arada hala genel kurul yapmadıklarını da öğrenmiş oldum, aksi takdirde söz konusu kararları yeni yönetim alabilirdi. Sanırım bu evrakları imzalamayı reddetmem üzerine Satranç A.Ş.’nin Genel Kurulu bir kaç ay sonra yapıldı ve yeni görev alan arkadaşlar tespit edildi. Aslında bunu da bir süre sonra ticaret sicil gazetesinde yaptığım arama sonucunda öğrendim. Bu arada Satranç A.Ş.’nin merkezi de İstanbul’a taşınmıştı.
Bu değişiklikten sonra da beni arayan bana herhangi bir şey soran olmadı.
Ardından, Satranç A.Ş.’nin benim zamanımda kayıtlı olduğu Kızılbey Vergi Dairesinden çağrıldım ve şahsıma Satranç A.Ş.’ye ilişkin yapılan vergi denetimi ve gelen tebligat yapıldı. Ben de tebligatı federasyona elden ve vergi dairesine hukuki yollarla geri iade ederek bir ilgim olmadığını belirttim.
Ayrıca Satranç A.Ş.'ye de ihtarname ile yolladım.
Bundan sonra da bana kimse defter kitaptan söz etmedi.
Ta ki, aşağıdaki Noter İhtarnamesini alana kadar.
Tarafıma Yollanan İhtarname
İhtarnameden anlaşıldığı kadarıyla şirkete ait defterler bulunamamış. Satranç A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanının “şahsi avukatından” aldığımız bu ihtarnameye uygun bulduğumuz şekilde yanıt verdik.
Yanıtımız
Sonra şirketin ne yaptığını bilmiyorum bu konuda. Ama bir devir teslim yapmayan, nezaketen de olsa bir telefon bile açmadan evrak imzalatmaya yollayan, “vefa” yı semt ya da boza markası sanan bir başkandan başka bir şey beklemenin doğal olmadığını düşünüyorum.
Durum hiç de iyi değildi. Gülkız Hanım gittiği her yerde defterler kayıp diyordu. Fahri olarak görev yaptığımız bir anonim şirketi yönetim kurulu başkanlığının defter sorumluluğundan dolayı hakkımda ceza davası açılma olasılığı vardı. Düşünebiliyor musunuz durumumu? Her şey onların elinde ama evrak bana soruluyor, hesabını ben vermek zorundayım.
Kesinlikle, beceriksiz ve basiretsiz olmanın ötesinde defterlerin kaybolmasından dolayı bir kötü niyet aramıyorum. Çünkü benim yanımda diğer yönetim kurulu üyeleri de sorumluydu.
Satranç A.Ş.’ye yapılan denetimde muhatap bulunamayınca şirket elemanına yasal tebligat yapılmış, sanırım 70.000 TL civarından vergi cezası kesilmişti. Ama vergi denetmeninin ceza kesmesinin en önemli nedeni, defterlerin incelenememesi, şirkette kendilerine muhatap bulunamaması, dolayısıyla, defterleri görmeyince, özellikle Özel Tüketim Vergisinin tavandan hesaplanmasıydı.
Biz canımızı dişimize takıp, görevi bıraktığımız federasyonun satranç ürünlerini, FIDE aracılığıyla Dünyaya ihraç etmek için uğraşalım, onlar görevlerini ihmal edip, vergi cezası ödesinler.
Satranç A.Ş. Yöneticileri bu vergi cezasına ilişkin ne yaptı bilmiyorum ama ardından gelen işlem defterlerin kaybolmasından dolayı ceza davası açılması olacaktı.
Ne sıkıntı! İnsanı ne kadar rahatsız eden bir durum. Adamlar ellerindeki evraka sahip olamıyor, ne yapabilirsiniz ki?
Şahsi ilişkilerimle öğrendiğim kadarıyla, bu defter denilen noterden onaylı evrak, Ankara’da federasyon merkezinde, İstanbul’da şirket merkezinde defalarca arandı, defalarca…
Bulunamadı! TSF Muhasebesi, şirket elemanları defalarca bakmasına rağmen bulamadılar defterleri. En azından bana gelen haberler böyleydi.
Elim kolum bağlı bu beceriksizliği izlerken, birden minik kuşlar bana haber uçurdu! TSF Denetleme Kurulu üyelerinden birisi ile federasyonun muhasebe görevlisi, İstanbul’da bulunan şirket merkezinde sayıma gidiyorlar. Depoya giriyorlar, evrakları elleriyle koymuş gibi buluyorlar.
Ne kadar ilginç değil mi?
Gülkız Tulay gittiği yerlerde, ziyaret ettiği kulüplerde, “Şirketin defterleri kayıp, bir deftere bile sahip çıkamadı” diye arkamdan konuşuyor, sonra defterler olması gereken yerde çıkıyor. Elleriyle koymuş gibi, defalarca aranan defterleri buluyorlar.
Tabi üzerimden bir yük kalktı, ama bakar mısınız şunların dağınıklığına?
Bu sadece bir örnek, daha neler var neler? Bu konuyu biraz daha inceleyelim, bakalım buzağı hangi öküzün altındaymış?
Not: Uluslararası Satranç Seminerleri programını izliyorum! Organizasyonu takdir de ediyorum. Gülkız Tulay ve çevirmenliğini yapan diğer mütevazi şahsiyetlerin beni davet etmemesine hiç şaşırmadım. Bu konuda daha sonra kapsamlı olarak yazacağım…
Amaç belliydi. Federasyonun ticari faaliyetlere girmesi mümkün değildi, o nedenle futbolda çok iyi örneklerini gördüğümüz bir A.Ş. ile bu faaliyetlerin yürütülmesi çok mantıklıydı.
Şirket benim dönemimde 3 yıl üst üste kar elde etti. Şimdi siz Gülkız Hanım ve yakın çevresinden farklı öyküler duyabilirsiniz ama hesap kitap ortada.
Benim FIDE Okulda Satranç Komisyonu başkanlığı yaptığım süreçte de 200.000 Avronun üzerinde ihracat yine bu şirket tarafından yapıldı. Ulaşabildiğimiz ve FIDE’nin Okulda Satranç projesini başlattığı birçok ülkeye malzemeleri, FIDE tarafından baktığımızda Satranç A.Ş.’den aldık.
Satranç A.Ş.’nin başlangıçta Yönetim Kurulu Başkanı bendim. Benim dönemimde yönetimi ve denetiminin tümü TSF Yönetim Kurulu üyelerinden oluşan Satranç A.Ş.’de bu görev için kimse bir kuruş para almadı. Hiçbir huzur hakkı ödenmedi. Ben bunu istemedim.
Doğal olarak, TSF Başkanlığını bırakınca, Satranç A.Ş. Yönetimine ilişkin bu görevlerimizin de sona ermesi gerekiyordu.
Şimdi bu yazı dizimde size satranç A.Ş. ile ilgili gördüğüm saçma sapan şeyleri yazacağım. TSF yönetimini işgal eden Gülkız Tulay ve ekibinin yönetme konusunda ne düzeyde olduğunu daha iyi anlamanız için.
İlk Rezalet – Defter Rezaleti
Şirket sahibi olanlar, ticaret yapanlar bilir. Şirketlerin mali konularda tutulması gereken, noterce onaylanan ve vergi denetmenlerinin incelemesine açık defterleri vardır. Satranç A.Ş.’nin de kurulduğunda bu defterleri hazırlanmış, mali müşavirimiz tarafından yasaların gerektirdiği şekilde onaylanmıştı.
Yasal olarak, defterlerin varlığına ve tutulmasına ilişkin sorumluluk şirket yöneticilerine ait oluyor. Ben de Yönetim Kurulu Başkanı olmam nedeniyle, şirketin diğer yönetim kurulu üyeleri, Genel Müdürü ile birlikte bu sorumluluğa sahip kişiydim.
Sizlere bir önerim var, şirketiniz varsa bu defterleri mali müşavirinize imza karşılığı teslim edin. Aksi takdirde defterlere bir şey olursa hapis cezası var, mali cezaların yanında.
Federasyondaki görevimden ayrıldıktan sonra, doğal olan, yeni seçilen başkanın benden sadece bu tür belgeleri değil, federasyona, şirkete ait başka mal, hesap, para ve belge ne varsa teslim almasıydı.
Aslında, görünen köy o zaman da kılavuz istemiyordu, ama benim gözlerim duyduğum güvenden dolayı çok bozukmuş zamanında, dersimi aldım.
Her neyse, daha sonra ayrıntılarını sizle paylaşacağım şekilde, seçimden yaklaşık 2 ay sonra (Ocak 2013), TSF’de ulaşım görevlisi olarak görev yapan Bayram Yılmaz aracılığıyla bana bir yazı yollandı. İstenilen yazıyı Satranç A.Ş. Y.K. Başkanı olarak imzalamamdı. Ben de uygun bulmadım ve imzalamadım. Bu arada hala genel kurul yapmadıklarını da öğrenmiş oldum, aksi takdirde söz konusu kararları yeni yönetim alabilirdi. Sanırım bu evrakları imzalamayı reddetmem üzerine Satranç A.Ş.’nin Genel Kurulu bir kaç ay sonra yapıldı ve yeni görev alan arkadaşlar tespit edildi. Aslında bunu da bir süre sonra ticaret sicil gazetesinde yaptığım arama sonucunda öğrendim. Bu arada Satranç A.Ş.’nin merkezi de İstanbul’a taşınmıştı.
Bu değişiklikten sonra da beni arayan bana herhangi bir şey soran olmadı.
Ardından, Satranç A.Ş.’nin benim zamanımda kayıtlı olduğu Kızılbey Vergi Dairesinden çağrıldım ve şahsıma Satranç A.Ş.’ye ilişkin yapılan vergi denetimi ve gelen tebligat yapıldı. Ben de tebligatı federasyona elden ve vergi dairesine hukuki yollarla geri iade ederek bir ilgim olmadığını belirttim.
Ayrıca Satranç A.Ş.'ye de ihtarname ile yolladım.
Bundan sonra da bana kimse defter kitaptan söz etmedi.
Ta ki, aşağıdaki Noter İhtarnamesini alana kadar.
Tarafıma Yollanan İhtarname
İhtarnameden anlaşıldığı kadarıyla şirkete ait defterler bulunamamış. Satranç A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanının “şahsi avukatından” aldığımız bu ihtarnameye uygun bulduğumuz şekilde yanıt verdik.
Yanıtımız
Sonra şirketin ne yaptığını bilmiyorum bu konuda. Ama bir devir teslim yapmayan, nezaketen de olsa bir telefon bile açmadan evrak imzalatmaya yollayan, “vefa” yı semt ya da boza markası sanan bir başkandan başka bir şey beklemenin doğal olmadığını düşünüyorum.
Durum hiç de iyi değildi. Gülkız Hanım gittiği her yerde defterler kayıp diyordu. Fahri olarak görev yaptığımız bir anonim şirketi yönetim kurulu başkanlığının defter sorumluluğundan dolayı hakkımda ceza davası açılma olasılığı vardı. Düşünebiliyor musunuz durumumu? Her şey onların elinde ama evrak bana soruluyor, hesabını ben vermek zorundayım.
Kesinlikle, beceriksiz ve basiretsiz olmanın ötesinde defterlerin kaybolmasından dolayı bir kötü niyet aramıyorum. Çünkü benim yanımda diğer yönetim kurulu üyeleri de sorumluydu.
Satranç A.Ş.’ye yapılan denetimde muhatap bulunamayınca şirket elemanına yasal tebligat yapılmış, sanırım 70.000 TL civarından vergi cezası kesilmişti. Ama vergi denetmeninin ceza kesmesinin en önemli nedeni, defterlerin incelenememesi, şirkette kendilerine muhatap bulunamaması, dolayısıyla, defterleri görmeyince, özellikle Özel Tüketim Vergisinin tavandan hesaplanmasıydı.
Biz canımızı dişimize takıp, görevi bıraktığımız federasyonun satranç ürünlerini, FIDE aracılığıyla Dünyaya ihraç etmek için uğraşalım, onlar görevlerini ihmal edip, vergi cezası ödesinler.
Satranç A.Ş. Yöneticileri bu vergi cezasına ilişkin ne yaptı bilmiyorum ama ardından gelen işlem defterlerin kaybolmasından dolayı ceza davası açılması olacaktı.
Ne sıkıntı! İnsanı ne kadar rahatsız eden bir durum. Adamlar ellerindeki evraka sahip olamıyor, ne yapabilirsiniz ki?
Şahsi ilişkilerimle öğrendiğim kadarıyla, bu defter denilen noterden onaylı evrak, Ankara’da federasyon merkezinde, İstanbul’da şirket merkezinde defalarca arandı, defalarca…
Bulunamadı! TSF Muhasebesi, şirket elemanları defalarca bakmasına rağmen bulamadılar defterleri. En azından bana gelen haberler böyleydi.
Elim kolum bağlı bu beceriksizliği izlerken, birden minik kuşlar bana haber uçurdu! TSF Denetleme Kurulu üyelerinden birisi ile federasyonun muhasebe görevlisi, İstanbul’da bulunan şirket merkezinde sayıma gidiyorlar. Depoya giriyorlar, evrakları elleriyle koymuş gibi buluyorlar.
Ne kadar ilginç değil mi?
Gülkız Tulay gittiği yerlerde, ziyaret ettiği kulüplerde, “Şirketin defterleri kayıp, bir deftere bile sahip çıkamadı” diye arkamdan konuşuyor, sonra defterler olması gereken yerde çıkıyor. Elleriyle koymuş gibi, defalarca aranan defterleri buluyorlar.
Tabi üzerimden bir yük kalktı, ama bakar mısınız şunların dağınıklığına?
Bu sadece bir örnek, daha neler var neler? Bu konuyu biraz daha inceleyelim, bakalım buzağı hangi öküzün altındaymış?
Not: Uluslararası Satranç Seminerleri programını izliyorum! Organizasyonu takdir de ediyorum. Gülkız Tulay ve çevirmenliğini yapan diğer mütevazi şahsiyetlerin beni davet etmemesine hiç şaşırmadım. Bu konuda daha sonra kapsamlı olarak yazacağım…