Zumbul

Zumbul
En Seçkin, En Kaliteli, En Ucuz Satranç Ürünleri

18 Kasım 2014 Salı

Carpe Diem!

İlk kez 1987 Türkiye Şampiyonası oynanırken, Başhakem olarak görev yaparken bıraktım turnuvayı, federasyona kızmıştım. 

1995'te ikinci kez bıraktım, yönetim kurulu üyesiydim, federasyona kızmıştım.  

2000 yılında Başkan seçildim. 2004 yılında bırakmak istedim olmadı tekrar aday olmak zorunda kaldım. Israr edenler Gülkız Tulay, Mahir Tulay, Vehbi Başaran, Ferit Çömez ve Tahsin Aktar'dı. 



2008 yılında bırakmak istedim! 8 Ağustos 2008 akşamı, sevgili büyüğümüz Ferit Çömez ile birlikte Murat Kul beye çok ısrar ettik, ikna edemedik. Tekrar aday olmak zorunda kaldım.

2012'de başardım bırakma hülyamı. Çünkü ben, kurumların kişilere bağlı olmaması gerektiğini, kimsenin vazgeçilmez olmadığını, kendisini vazgeçilmez yapmaya çalışanların aslında o kuruma iyilik yapmadığını düşünen biriyim.

2012'de başardım. “Oh bu kez güvenilir birine bırakıyorum bu görevi” dedim. Tekrar ediyorum görev devri derken, kastettiğim seçimle devirdir. Bunu bile kötüye kullananlar var, pes diyorum onlara…

2000-2012 arasında güvendiğimi söylediğim ve benim güvenimi suiistimal eden çok kişi oldu. Hepsi bundan zarar gördü, çünkü ben ilahi adaletin dünyada tecelli ettiğine inanan biriyim. 

Bugün de aynısını yaşıyoruz.

Şimdi en yakın dostlarımdan destek mesajları alırken, bazı dostlarımdan sorular da alıyorum. 

"Neden bu kadar kızıyorsun?" diye. “Biraz eleştirinin tonu yüksek değil mi?” diyen arkadaşlarım da var. “Çok kızmışsın, fazla kızmışsın” diyenler de…

Açık söylemek gerekirse az bile kızıyorum.

Tabi seviyesiz ve akılsız eleştiriler de var. Yok “kör bilgisiz” demişim, görme engellilere hakaret etmişim, yok turnuva almak yanlışmış, yok elimden FIDE Asbaşkanlığı alınmış gibi, fikirsiz, akılsız eleştiriler. 

Eskiden okumazdım şimdi her şeyi okuyorum. Bir yandan gençliğimden beri hayalim olan, üretime yönelik mühendislik ve girişimcilik arzumu gerçekleştirmeya başlıyorum, kimsenin gönlümden söküp atamayacağı, satranç aşkımı da yaşatıyorum. O yüzden hala cebimde olan üç kuruşumu harcayıp aidiyet duygusu ile bağlı olduğum bir kulübe destek oluyor, turnuva düzenliyor, yeteneklerin desteklenmesi için çaba gösteriyorum.

Ben satranççıyım, öyle de kalmaya devam edeceğim. Kimse benim gönlümdeki satranç aşkını sökemez. 

2012'de verdiğim kararımın ardındayım. Bir görev talebim yok.  

Ama satranç aşkım bitmedi, gözlerimi kapayıp bu dünyadan ayrılsam bile o aşkı benim ardımdan herkes hissedecek.

Yani nasıl isterdim bilseniz, federasyonumuzu düzgün bir şekilde idare edecek, kişisel çıkar ve ihtiraslarından önce federasyonun ve satrancın çıkarlarına öncelik verecek bir yönetim olsa, ben de oturup kendi gücüme göre, çok sevdiğim satrancı, bu yaştan sonra doya doya oynasam. Kulübümle ilgilensem, işimden kazandığım üç beş kuruşu da minik yeteneklere harcasam.

Ama yok işte olmuyor, yok öyle birisi, öyle bir yönetim. İnsanı rahat bırakmıyorlar. Şimdi daha önce duymadıklarımı da duymaya başladım. Daha önce, korkudan, endişeden ürküp kenara çekilen, sorunları söyleyemeyen satranç emekçileri de bana inanılmaz şeyler anlatıyor. Her birisi bir drama, bir olay.

"Carpe Diem"
Neden mi bu başlık? Sayın Gülkız Tulay'a ithaf ediyorum bu başlığı...


İnsan "ne oldum" değil, "ne olacağım".demeli...

Yönetime desteğim devam ediyor. Çünkü içlerinde hem yönetim kurulunda hem dışında çok insan var saydığım, sevdiğim ve iyi niyetli olan. Kuşkusuz haz etmediğim gereksiz insanlar da var ama sorun değil, yarın onların adını kimse anımsamaz.

Şimdi herkese ben bir kaç soru soracağım.

Lütfen iyi düşünün yanıtlarını!

Başkanlığı kimse zorlamadan kendi isteğimle bıraktım mı?

2012 yılında hiç bir görev talep etmeden, onur kurulunda bile düşünülmediğim halde, Türk satrancında hiçbir unvanım kalmayacağı halde, görevi kendi isteğimle devrettim mi? Devrettim derken, bir başkan adayı önerip kendisini seçimde desteklemekten söz ediyorum kuşkusuz. O zaman nedir bu öküz altında buzağı arama çabası? Yani, nedeni bu olamaz yazdıklarımın. Üstelik ilk kez bunu Antakya'da Dünya Kadınlar Şampiyonasının kapanış töreninde dile getirdim. Hala bir yerlerde videosu vardır isteyen seyretsin. 

Ocak 2012'de Türkiye Küçükler Şampiyonası sırasında yaptığımız Yönetim Kurulu toplantısında "Artık yeter ben gidiyorum" dediğimde birçok üyemiz bana yapma, bırakma dediler.

Tahsin Aktar, Yusuf Doğruer anımsadığım bazı dostlarım. Sorabilirsiniz kendilerine…

Kendisini desteklediğim başkan adayı, halen başkan olan şahıs, vefasız çıktı, ona da çok fazla takmadım kafayı. Sizler öğreneceksiniz yaptıklarını zaman içerisinde, acele etmeden. Zamanımız bol! 

Bir saniye hemen bak şahsiymiş sorun diye düşünmeyiniz lütfen, sabredin.

FIDE Asbaşkanlığı görevini reddetmedim mi?

12 Ağustos 2014 tarihinde FIDE Başkanı Kirsan Ilyumzhinov’un ısrarına karşılık Asbaşkanlık görevini kabul etmedim. Kimse beni buna zorlamamışken! Gerekçeleri vardı, şu anda açmak istemiyorum.

Ardından, FIDE Başkanı bana profesyonel görev teklif etti kabul etmedim. 

Olimpiyatlardan döndükten sonra, Yunan Başkan ve FIDE Başkanvekili Makropoulos, ardından Kirsan profesyonel görev teklif ettiler, çok ciddi ücretlerle, kabul etmedim. 

Şimdi soruyorum; eleştirilerim nedeniyle şahsi bir çıkarım olabilir mi bu durumda? Bir talebim yok, ama bu federasyonun bu hale gelmesinde en çok emeği geçen kişilerden birisi olarak eleştirmek de en doğal hakkım. 

Eleştirimin dozu mu yüksek? Öyle mi dediniz?

Bence az bile, hukuki sınırlar içerisinde kalmaya çalışıyorum eleştirilerimde. Bence, “bu kadar özveri göstermiş, satranca emek vermiş birisi belki de haklı olabilir” diye düşünmeniz, en azından bir seçeneği bir kenara koymanızda yarar var. Buzdağının görünmeyen kısmı da vardır. 

Bu nasıl bir şey biliyor musunuz? Çocuğunuz mutluysa siz de mutlusunuzdur. Büyütürsünüz, tek amacınız onun mutlu, ayağının üstüne basan, düzgün ve topluma yararlı bir insan olmasıdır. Benim sorunum tam da burada! İstikbal kötü!


Ben Türk satrancında gidişatın kötüye gittiğini görecek kadar bu işten anlıyorum derdim odur. Baş aşağı gidiyoruz!

Siz de böyle algılayın. Yazdıkça hak vereceksiniz. 

Daha yeni yazmaya başladım, yazmaya devam edeceğim. Her gün yazsam bitmeyecek kadar konu var bu iki yıl içerisinde biriken. Aslında bu yazının ardından gelecek en az yedi yazı daha var hazır olan. 

Artık kısmet...


Sevgiyle kalın.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder