Bir önceki yazımda kadına şiddeti sona erdirmek için toplumun her alanında pozitif ayırımcılık yapılması gerektiğini belirtmiş, A’dan Z’ye seçimle ve atamayla gelen her yerde kadın yönetici, çalışan, görevli sayısının erkeklerle aynı olması gerektiğini ifade etmiştim.
Türkiye Satranç Federasyonunun, Başkanlık koltuğunda benim aday göstermemle ve desteğimle seçilmiş bir kadın yönetici olmasına rağmen, satranç sporunda kadının aleyhine bir ayırımcılığı yaptığını, pozitif ayırımcılık bir yana, daha önce kazanılmış haklarda geri adım attığını, alt yapımızda özellikle kadın satrancının gelecekte yok olmasına neden olacak büyük hatalar yaptığını vurgulamıştım.
Bu yazımı tek tek kanıtlayacağım bu eleştirilerime ayırıyorum.
Öncelikle satranç sporu kadın erkek cinsiyet ayırımının yapılmadan icra edilen bir spor.
Bilindiği üzere genel klasmanda cinsiyet ayırımı olmaksızın kadın ve erkek karşılıklı yarışırken, kadın için pozitif ayırımcılık yapılarak ayrıca kadın kategorisi tanımlanıyor.
Unvanlar da cinsiyet ayırımı olmaksızın (GM, IM, FM) gibi sayıldıktan sonra kadına pozitif ayırımcılık yapılarak bu kategoride unvanlar (WGM, WIM, WFM) olarak zikrediliyor.
Öncelikle bizim zamanımızda neler yapıldı onları bir bir sayalım. Bu yazımın konusu profesyonel satranç, bir sonraki yazımda alt yapıdan söz ediyor olacağım.
Profesyonel kadın satrancı için düzenlediğimiz bazı önemli organizasyonlar arasında;
Atatürk Memorial Women Grand Prix turnuvaları (İstanbul 2 kez)
FIDE Women Grandprix turnuvaları (3 kez farklı şehirler)
Dünya Kadınlar Şampiyonası (Antakya)
Dünya Kadınlar Takım Şampiyonası (Mardin)
Avrupa Kadınlar Şampiyonası – 3 kez
Avrupa Kulüpler Kadın Şampiyonası – 2 kez
organizasyonlarını sayabiliriz. Dünyada Ulusal Kadılar Şampiyonasına sürekli sponsor bulan tek federasyon da TSF, bunun da altını çiziyorum.
Vizyon meselesi, biz bunları yaparak, Kübra ve Betül’ün WGM olmasına vesile olduk.
Seçilmesinin üzerinden 2 ay geçmeden TSF Başkanlık koltuğunu abesle iştigal eden hanımefendi, FIDE’nin en üst düzey yöneticilerinden birisine mesaj yollayıp, üstelik işkence edercesine bana tercümanlık yaptırıp, tüm bu turnuvaların Türk Satrancına bir faydası olmadığını, hepsinin sadece benim uluslararası politik konumumu güçlendirdiğini iletiyordu, 10 Ocak 2013 tarihinde.
Altın Çocuklar Bitti – Teneke Çalan Yönetim Geldi
Biz altın çocuklar projesiyle 27 Mart 2010’da yürürlüğe giren talimatta erkek – kadın ayırımı olmaksızın her iki cinsiyet için de unvanlara yüksek ödüller koyuyorduk. Hatta daha da fazlasını yapıyorduk. Gelin önce bakalım, çünkü bazı dostlarımız bunları anımsamayacak kadar genç yaştalar ve sanırım herkes geçmişin maddi sıkıntılara rağmen mükemmel yönetimini unutup, bu kötü yönetimin ne yanlış yaptığının farkına varamıyor.
Daha önce burada paylaştığım Özendirme Ödülleri yazımda linkini verdiğim prosedürde (<link>) şu tabloya dikkatinizi çekiyorum.
Biz cinsiyet ayırımı yapmadık, tam tersine, kadın sporcularımız hem WGM hem IM hem de GM olma şansına sahip oldukları için pozitif ayırımcılık yaptık. Şimdi görevde olan yönetim ne yaptı? Hanımefendinin, ikinci yönetim kurulu toplantısında (24.12.2012) aldığı karar sonucunda profesyonel kadın satrancına verdiği değeri iki ayrı başlıkta sizlerle paylaşıyorum:
A- Aylık olarak ödenen performansı özendirme ödülleri: (24 Kasım 2012'de yürürlüğe giren)
Yeni yönetimin başkanlık koltuğuna büyük umutlarla seçtiğimiz kadın yönetici unvanlı sporculara ödediğimiz aylık maaşları sadece kuşa çevirmekle kalmadı kadına verdiği kıymet sinek gibi kaldı eskiye göre.
Görüldüğü üzere kadın ve erkek arasında benzeri görülmemiş bir ayırımcılık yapılıyor., yazık, anlamak zor.
B – Bir kez ödenen Performansı Özendirme Ödülleri:
Yeni yönetimin kadın başkanı unvanlara hak kazanıldığında bir kez verilen ödüllerde de aynı yaklaşımı koruyor.
Bakalım birlikte:
Bizim zamanımızda her GM 10.000 TL ödül alıyordu. Herhangi bir kadın sporcumuz WGM olursa aynı ödülü alıyordu. İlk tabloda görülüyor.
Yönetimin kadın başkanı yine ödülleri kuşa çevirmekle kalmadı, ama inanılmaz bir şekilde kadın sporcularımızı mağdur etti.
GM olan bir sporcu 6.000 TL kazanırken, WGM olan bir sporcu 4.000 TL kazanıyor tabloya göre.
Sonuç? İsteyen istediği kadar ilgisiz desin ama sonuçta 11 büyük ustası olan Türkiye’de son 2,5 yıl içinde bir WIM bile çıkmadı bırakın WGM çıkmasını.
Peki, birisi sorabilir, ne tasarruf yapılıyor bu uygulamayla? İşin komiği tasarruf felan yapılmıyor. Keşke, birileri yaklaşabilse o unvanlara.
O kadar zor ki o unvanlara ulaşmak, hele bir de böyle bir yönetimle daha da imkansız oluyor.
İşte bu ayırımcı bakış açısı sonucunda Dünya Kadınlar Şampiyonasında oynama hakkını kazanmış ilk Türkiye doğumlu sporcumuz Kübra Öztürk hepimizin içini yakacak şekilde öğretmenlik mesleğine başlıyor. Oysa kısa süre sonra Dünya Kadınlar Şampiyonasında oynayacak
Yani çocuklarımızın artık geleceğe güvenle bakması mümkün değil. Benim zamanımda velilere sorduğumda bana "biz çocuğumuzun doktor, mühendis, avukat ya da öğretmen olması gibi büyük usta olmasından da mutlu oluruz. Artık satranççı olmak bir meslek, bir kariyer" diyorlardı. Şimdi temel sorun bu. Artık kimsenin güveni kalmadı, veliler bu yönetime zerre kadar güvenmiyorlar. Her uygulaması ile tasarrufu ya da velilerin, çocukların üzerinden nema elde etmeyi amaçlayan bir yönetsel anlayış olmadığını söylemek mümkün mü?
TSF Turizm firması gibi çalışıyor. Buyurun, Dünya Okullararası Satranç Şampiyonası, Pataya-Tayland'da düzenleniyor. Ben buradan Spor Genel Müdürlüğü Teftiş Kuruluna çağırıda bulunuyorum. Kim 7,8,9,10,11 ya da 12 yaşındaki kızını ya da oğlunu Pataya'ya velilisiz yollar? Bir veli yanında giderse ne kadar ödeyecek? Bakalım mı?
En iyi ihtimalle çocuğuna eşlik edecek olan bir veli (çocuğu federasyon karşılasa bile) 5.500 TL ödeyecek.
El insaf diyorum! Kendi oğlunu Komisyon üyesi olarak Tromsö'de Olimpiyata götüren, harcırahını, otelini (ayrı odada), yemesini içmesini ödeyen başkan, başka çocuklar için ve veliler için maalesef aynı uygulamayı yapamıyor.
Gülkız Tulay artık gölgesinden korkar hale gelmiş ben öyle duyuyorum. Bir kaç gün önce çok sayıda veli ziyaretime geldi. Ağlayan ağlaya,tabii kendimi suçlu ve sorumlu hissediyorum. bir sonraki yazımda daha çok ayrıntıya gireceğim bu görüşmelerle ilgili. Vali ve Belediye başkanı ziyaret etmekten velileri unutan kendisinin o koltukta oturmasının nedeninin bir veli olduğunu bilincinden yitiren yöneticiye gitmese de, çevirmenleri okur belki.
İzlediğim kadarıyla yönetim ciddi bir panik içerisinde, bu hoş değil. Aslında tüm eleştirilerimde amacım daha iyi şeyler yapsınlar, belki düzelirler şeklinde, ama vizyon yok, birikim yok. Allahım ne hata yapmışım ben bu kişiyi desteklemekle, aday göstermekle?
Ahde vefa konusundaki benzersizliği bir kenara, kendi deyimiyle “Ali Nihat Yazıcı döneminin” lafını bile yasaklamaya çalışması, “Ben Ali Nihat abiyi severim” diyen bir üyenin sesini duyduğunda yönetimin yemek yediği masayı terk etmesine ne demeli?
Sadece bunla da kalmıyor, geçmişi de silmeye çalışıyor.
Eyyy Gülkız Hanım, siz ne yaparsanız yapın, bu camia her şeyi çok iyi yargılıyor, karşılaştırıyor.
Hele o her yazımda heyecanla toplantılar düzenlenmesi saatlerce tartışılması.
Kadına karşı ayırımcılığına ilişkin yazım daha yeni başladı. Kısa kısa yazacağım ki okuması kolay olsun.
İki gün sonra alt yapıda kadına ayırımcılık konusundaki yazım gelecek. Bunlar bittikten sonra da alt yapıda biz ne yapmıştık? Yeni yönetim neyi yıktı? Ona değineceğim.
Nedir beklediğimiz başlıklar?
Yaş Grupları Milli Takım Havuzları / Alt Yapı Çalışma Grupları adaletsizliği
Kamplarda velilere çıkartılan inanılmaz masraflar
Uluslararası turnuvalarda verilmeyen destekler
Kırpılan kamplar, yok edilen internet eğitimleri…
Her yaptığını eline yüzüne gözüne bulaştıran her ay değiştiren bir yönetim…
Daha fazlası
Gülkız Hanım istifa ediniz! Türk Satrancına yapacağınız en büyük hizmet olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder